September 9, 2009

life is easy



tek isteği renklerde kaybolmaktı.
zorluluğun içindeki sinsilik yıktı beni geceleri.
ve bazen olmam gereken yerde-yatağımda-değildim.ellerimden dökülen biraz turuncumsu saç telleri üzdü beni.
dedi ki;
nerde kaldın?
aslında ağacın dalları birazda olsun bacağımı kanatmaya yetmişti.beyaz çorabım şimdi ise bilinmez yerlerden gelenlerdendi.
eğilip kırılmamış dalları toplamamı istedi.
eteğimin rengi onu biraz endileşelendirmişti ve az dal verince ayaklarıma kızıp beyaz çorabımın geri kalan beyazlığını yok etti.
bazı güçleri vardı ve nereden geldiğini düşünmeyecek kadar akıllı sayılırdım.
bazense elindeki ağsasını kafama dokundurur ve beklerdi.çok korkardım.
derdi ki;
biraz daha kum tanesi.
anlayamazdım.
ne garip!dedim.
nasıl da etrafımızı sarmışlar!
arada bir onun yanında olduğum zamanlarda bana hep güvende olucağımı hatırlatırdı,ben her seferinde unuturdum bunu.
unutuyorum.derdim.kızardı bana ve gelecekteki geçmişimi vurgulardı yüz hatlarıyla.kafam karışırdı,dinleyemezdim,sadece hayal edebilirdim.
bazense hayal etmenin aslında bana getirisi değil de büyük ölçüde götürüsü olduğunu fısıldardı.
oralı olmazdım.
dalları bir eline alıp koşturmaya başladı.
nereye?dedim.
neden?dedim.
bu sefer o oralı olmadı,gülümseyerek uzaklaştı.
ne garip!dedim.zaten hep derdim.
görmek istediklerinle gördüklerin nasıl da farklı,nasılda mosmor.
aman.dedi.
sen kafana takma,neyseki görücek çok şey var,içicek çok renk.
aman.dedi.
sen şöyle bi uzan,nasıl olsa çok vakit var,yatıcak çok saman.
anlayamadım.
asasını yaktığını görünce,biraz da olsun farkına vardım.
yapıcak çok şey var,yakıcak az şey.
onu bunu geç.dedi.
hızlı yürü,ayağına basıcam.
ne garip!dedim.
bak güneş hala aynı yerde.
sırıttı,ilk defa anladım ki son büyüsünü yapmıştı.
saat hep aynı kaldı.

i drink milk every day