April 28, 2009

anlayamadı



şöyle biraz yana kaydı.öne doğru bi kaç kez eğilip,dikeldi ve masadaki hamura uzandı.rengi pembeydi.çokta yumuşak değildi ama idare ederdi.
-"hayat..."dedi karşısındaki çinli edalı çocuk.
elinden hamuru bıraktığı gibi panikle yüzünü ona çevirdi.
-"böyle başlayan cümlelerinden hep korkmuşumdur..."dedi ve hamuru fırlattığı yerden geri almaya çalışırken bel ağrısının vücudunda başlattığı savaşa yenik düştü.eski püskü görünen koltuğa atıverdi kendisini.derin derin nefes alıyordu.ve hızlı.gözlerini pörtletip karşısındaki boş duvara bakmaya başladı.çinli gibi olan çocuk bi anda panik oldu ve napıcağını şarşırdığını belli etmek için salonda bir oraya bir buraya gidip gelmeye başladı.bu anlamsız gidiş gelişleri eski püskü koltuktaki yığılıya hiç yardımcı olmuyordu.
-"hayat..hayat güzel.vallahi"dedi çinli.tam ortada durup ona döndü.cevap bekliyordu.
beli şimdi daha da iyiydi,biraz dikleşti ve çinlinin,görebildiği kadarıyla,gözlerine baktı.
-"hamurumu gördün mü?"
çinli şimdi etrafta hamur arıyordu.

April 21, 2009

çakma badanacı


körkütük aç bir oğlan yanaştı üzeri dolu masaya.biraz baktı,sonra kafasını tıpkı helikopter böceği gibi etrafında çevirip ortalığı kontrol etti.tam elini uzatıp yiyecek bişeyler kapacaktı ki ellerini dört gündür yıkamayı unuttuğunu farketti.
kızlarla erkeklerin aynı yere işediği bir bohem restoranda olduğu için,ellerini karşıdaki süper marketin paralı tuvaletinde yıkamaya karar verir vermez büyük adımlarla dışarı fırladı.
geri geldiğinde elleri tertemiz ve de mis kokulu lavanta ağaçlarının dalları rengindeydi.tam elini uzatıp yiyecek bişeyler alıcaktı ki
-pardon bayım,siz badana için gelen eleman mısınız?
-e-evet.niye ki?
-boyamanız gereken yeri göstermeye geldim.
-hıı niye ki?
-işinizi hemen bitirmek için para alıyorsunuz çünkü.
-para vericekseniz boyarım elbet.dedi ve badanacı değildi.
ince uzun kolidordan geçip son kapıya yakınlaştıkları anda kız;
-boyalarınız nerede?
-beynimde.dedi badanacı çakması.kız espiri yaptığını sanıp biraz güldü.çok değil ama.ve bu badanacı çakması elini yıkadığı sabunun güzel kokularını kızın üzerine hapsediyordu adeta-etkilenmemek elde değildi.garson kız tam kapıyı açıcaktı ki adamın kulağına eğildi
-biraz öpüşsek?
-para vericekseniz öperim elbet.
kız ananas görünümlü cüzdanını çıkarttı.
-kaça sevişirsin?




harikulade.



April 19, 2009

April 15, 2009

r u hungry?


-"acıktın mı?"dedi çok bilmiş eleman.minik oğlan hala yerde ağzına kaçan kumları temizlemekle meşguldu.
-"cevap ver bana!eğer açsan -ki umarım değilsindir- sana yemek almayı planlıyorum."dedi çok bildiğini sanan eleman.oğlan kafasını kaldırmadan güneşin ne tarafta olabileceğini tahmin etmeye çalışmakla meşguldü.
-"açım."dedi iri oğlan.
-"bana öyle bişey al ki çok doymıyım."dedi fal taşı gözlü oğlan.bilememiş eleman biraz şaşardı ve koca oğlanın kulağına eğildi:
-"niye?"
oğlan biraz sırıttı ve:
-"çünkü bu akşam seni de yemeyi planlıyorum."

devendra kissed me.




tabii bir kaç şarkısını ve de sözlerini paylaşabilirim;


*Bluebird

My baby is a redbird
Flying across the sky
My baby is a bluebird
Learning how to fly
Your feathers want to
Your feathers want to tickle me
In the shower she swims right by me
Freezing water so she's swimming rapidly
Clouds are sleeping
Sleepin in the sky
Over Sara's eyes
Lurking by the bed
And all I'm thinking are all things you said



*Chinese Children

If I lived in China I’d have some Chinese children
If I lived in China I’d have some Chinese children
Well out of my toes my little black baby grows
And that’s my fact

Well if I lived in China, I’d have some Chinese children
Yeah if I lived in China, I’d have some Chinese children
Well if I lived in China, if I lived in China, uh huh
Well out of my ears my little black baby hears
And that’s my fact

Now if I lived in Russia, I’d have some Chinese children
If I lived in Prussia, I’d have some Chinese children
Well if I lived in India, they’d still be Chinese children uh huh
And out my toes my little blue baby grows
And that’s another fact

Now if I lived in Ireland, I’d have some Chinese children
Yeah if I lived in Ireland, I’d have some Chinese children
Yeah if I lived in Ireland, if I lived in Ireland, uh huh
Well if I lived in Spainland, they’d still be Chinese children
And if I lived in Greeceland, they’d still be Chinese children
But out of my thumbs my little red baby runs
And that’s another fact, an unchanging fact

Now if I lived in my land, which I do, I’d still have Chinese children
And if I lived in Iceland, I’d still have Chinese children
Well if I lived in Greenland, I’d still have Chinese children uh huh
But out of my ears my little gray baby hears
And that’s my fact

Well if I lived in Thailand, I’d have some Chinese children
Well if I lived in Japan, I’d still have Chinese children
If I lived in this land, if I lived in that land, uh huh
And up from my lungs and standing on my tongue
My little blue baby sung

Yeah if I lived in Brooklyn, I’d still have Chinese children
Yeah if I lived in Oakland, they’d still be Chinese children
Oh if I was an engine yeah, if I was an engine, uh huh
Whatever I do they’re Chinese through and through, uh huh

Well I got Chinese children
I got Chinese children...



*Little Yellow Spider

One, two, three, four(can u remember?: )

Little yellow spider, laughing at the snow
Well maybe that spider knows something that I don't know
'Cause I'm goddamn cold

Little white monkey, staring at the sand
Well, maybe that monkey figured out something I couldn't understand
Who knows?

Well, I came upon a dancing crab, and I stopped to watch it shake
I said, "Dance for me just one more time
Before you hibernate and you come out a crab cake"

And hey there, little snapping turtle, snapping at a shell
Ah, there's mysteries inside, I know
But what they are I just can't tell for sure

And hey ya, little baby crow, you're looking kind of mean
I think I oughta spit before you start letting off your steam
For sure

And hey there, little sexy pig, you mated it with a man
And now you're got a little kid with hooves instead of hands

And oh, all of the animals
All of the animals

And hey there, little mockingbird, they sing about you in songs
Ah, where you been? Have you broke a wing?
I haven't heard you in so long

And hey there, little albatross, swimming in the air
Ah c'mon, you know I can't fly
And I, I think we really oughta play fair

And hey there, Mr. happy squid, you move so psychadelically
You hypnotize with your magic dance all the animals in the sea
For sure

And oh, all of the animals
All of the animals

And hey there, Mr. morning sun, what kind of creature are you?
I can't stare, but I know you're there
Goddamn, how I wish I knew

And hey there, Mrs. lovely moon, you're lonely and you're blue
It's kind of strange, the way you change
But then again, we all do too

kurtçuk.



*grup:faryus

pica-pica.

-sarıyla yazıp,insanların gözünü yormak benim de hakkım.-


efsanevi pikachuğumuzu seslendiren kadınla evlemek isteyen epey arkadaşım var.onların bu isteklerine saygılıyım.
bir zamanlar ben 'pikachu'yla evlenmeyi bile düşünmüştüm.evet.


*http://tr-tr.facebook.com/video/video.php?v=32913454597&ref=nf

April 11, 2009

Mavi(sıfır)



ben artık senin bana çizdiklerinin farkına varıyorum.
senin farkına varıyorum kimi zaman.

"ne güzelsin bugün."dedi Mavi.aslında hastaydım ve gülümseyemiyordum

April 10, 2009

Mavi(sıfır)3


-"dünyama hoşgeldin."demişti Mavi.

Mavi(sıfır)2


-"have a nice day!: )" demişti Mavi.

April 9, 2009

she's bad,right?




etrafımızda garip şeyler oluyor


http://www.google.com.tr/search?q=izmir+kolbast%C4%B1+kurs&ie=utf-8&oe=utf-8&aq=t&rls=org.mozilla:tr:official&client=firefox-a
birkaç arkadaşım artık daha da mutlu.

April 8, 2009

Mavi(on üç)



-"hiç bir yere gitmiyorsun"dedi Mavi.her zaman bana baktığı gibi bakıyordu yine.parmağı havada takılı kalmıştı.kaşlarının çattığını belli edebilmek için kafasını birazda olsun öne eğiyordu.gerçekten kaşları çatıktı.
-"şarkının bitmesini bekle."dedi Mavi.şimdi havadaki eliyle ritim tutarken diğer eliylede sesi açıyordu.ben,kapının önündeydim.ve ayaktaydım.üzerimde,bana geçen yıl onu affetmem için aldığı bir yağmurluk vardı.rengi maviydi.hava güneşliydi ama.ben sadece onu giymek istediğim için giymiştim aslında.o,Mavi,bana daha kapıdan girer girmez 'yağmur mu yağıyor?' demişti.onu bana kendisinin aldığını unutucak kadar uykuluydu bu sabah.
-"bitse bile gitmeni istemiyorum."dedi Mavi.derin bir iç çektim.ve gözlerimi ondan kaçırmaya çalıştım.başaramadım.eliyle koltuğu gösterdi ve
-"şimdi otur ve biraz sakinleş."dedi Mavi.yağmurluğı çıkarttım ve gösterdiği koltuğa değilde,eski,yeşil koltuğa oturdum.kafasını hızlıca başka bi yere çevirdi Mavi.
artık Mavi'yi düşünebildiğimde hep aklıma başka kişiler geliyordu ve bu beni de onu üzdüğü kadar üzmeye başlamıştı.bir kaç yıl önce gelmişti ve hala burdaydı ama aklımda yeri azalmaya başlamış gibiydi.
benim üzerimde sadece alışkanlık etkisi yaratabildiğini anladığımda artık ondan uzaklaşmam için çok geç olduğunu farkettim ve yanında hep gülümseyen eskimiş kız kimliğine büründüm.
-"niye artık gülümse miyorsun?"dedi Mavi.gülümsedim ve bir sigara yaktım.
-"belki de göremiyorsundur?"dedim.müziğin sesini biraz kıstı.ayağa kalkıp birkaç pencere açıp yerin geri oturdu.
-"hava güneşli"dedi Mavi.askıya astığım yağmurluğa döndü;
-"artık beni affedebilmen için bunun gibi şeylerden fazlasına ihtiyacın olduğunu sanıyorum."dedi Mavi.sesimi çıkartmadan,tıpkı babasından evden kaçtığı için azar yiyen bir liseli kız gibi sustum ve duvarda aslı olan tozlanmış at resimlerinde gezdirdim gözlerimi.
Mavi:
-"gerçektende...sen.."
ben:
-"evet.bu sefer ben."
her zaman Mavi gitti.gitmeyi seviyordu ve dönmeyi de.ama hiç giden tarafın o olmadığı bir ayrılık yaşamamıştı.Mavi üzgün değildi.Mavi biraz şaşırmıştı ve hayatta şimdiye kadar hiç tatmadığı terkedilme dugusunu tatdıcaktı.hem de farkına bile varamadan olucaktı bu iş.ben,Mavi tam da müziği kapatırken gidicektim.ve onu orda sessizlikle başbaşa bırakıcaktım.Mavi işte o zaman anlıycaktı.
ayağa kalktı ve halının işlemelerini yeni farkedemişcesine gözlerini ondan alamadı.doğruldu ve gözlerimin tam içine baktı,içime aktı.ona,onun bana yaşattığı bu kötü duyguyu yaşatmak istemezdim aslında ama yapabilecek başka seçeneğim yoktu,gitmek istiyordum ve gidicektim.bu sefer ben.
-"peki ya ne zaman gelirsin?"dedi Mavi.yağmurluğumu elime alıp,bağcıklarımın bağlı olup olmadığını kontrol ettim.cevap vermedim ve Mavi'yi hiç öyle çağresiz görmediğimi haykırdım kendime,içimden,bir kaç kere.
arkasını döndü ve radyoya doğru yürüdü.tam kapatıcaktı ki elini geri çekti;
-"gelince müziği kapatırsın,şimdi yatmaya gidiyorum."
arkasına hiç bakmadan odaya girdi ve ben de o sırada merdivenlerin başladığı basamağa ayağımı çoktan atmıştım bile.apartmandan çıktım ve olması gerekenden daha yavaştım.yağmur çiselemeye başlamıştı.güneş bir kaç bulutun arkasında gizleniyordu ve yağmurluğumu giymedim.

April 7, 2009

birazcık acıycak


'ay' diye hopladı küçük burunlu kız yerinden.poposu acımış gibiydi.dudaklarını büktü,yanakları kızardı.koltuğun yayları yerinden fırlamış ve onun canını biraz da olsun acıtmıştı.
-"kaçıncı gelişin buraya?"dedi çilli kız.güzel göğüsleri vardı.ağzı büyüktü.
-"ilk gelişim."dedi küçük burunlu kız.daha çaylaktı.telaşı daha başından onu ele vermişti.
-"acır mı dersin?"dedi minik burunlu çaylak kız çilliye.
çilli şöyle bi gerildi.bilmiş bilmiş baktı minik burunlu çaylağa ve kulağına eğildi
-"birazcık."
şimdi minik burunlu çaylak kız daha da korkmuştu.elleriyle bacaklarını tırmalıyordu çaktırmadan.diğer bilmiş çillide kendinden emin bir şekilde akvaryumu izliyordu.
aynı sırada içeriden bir kaç kız daha katıldı aralarına.muzur tipleri vardı.bi tanesi diğerlerine göre daha hınzırdı.konuşup,gülüşüyorlardı.çaylak onların bu rahatlıklarını görünce biraz ferahladı.
hınzır kız diğerlerine dönüp;
-"iyi ki bizim buraya gelmemiz gerekmiyor."dedi.çaylağın kafası karışmıştı ve konuşmalarını dinlemeye koyuldu.
diğerleri:
-"evet,şanslıyız."
hınzır:
-"acaba işi ne zaman biter de çıkar gideriz burdan."
çaylak kafasını onlardan çevirip akvaryumun maviliğine dalarak biraz düşünmeye başladı.
düşünceleri;
acaba..yok yok.hemen kalkıp gitmeliyim.ya da..hayır kalsam daha iyi elinde sonunda kurtulmam gereken bu şeylerden kurtulmam gerekicektir.ama,ama ya şu bahsettikleri acı?oo hayır!
küçük burunlu çaylak kız panikle ayağa fırlar ve kapıya yönelir.çilli kız:
-"nereye böyle?"
küçük burunlu çaylak kız:
-"işim olduğunu hatırladım da."
çilli kız:
"ağdadan önemli ne olabilir ki?"
küçük burunlu,korkak ve çaylak olamamış kız çoktan karşı kaldırıma geçmiştir bile..

f19i

çok bi güzelsin bi tatlısın

little yellow spider




one two three four diye başlıyan bütün güzel şarkıları sana armağan ediyorum.

April 6, 2009

-


gıdıklanmış bir tablodan fırlayıp yanıma gelmiş gibiydi.saat daha sabahın beşiydi.elleri çok pisti.dolaptan bir bardak doğal maden suyu aldığı gibi banyoya girdi.biraz orda oyalanıp panikle yanıma geri döndü.
-"takip ediliyor olabilir miyim?"dedi.gözleri yerinden fırlamıycaktı aslında.o sadece kendini korkmuş gösterebilmek için baya açıyordu göz kapaklarını.saat daha sabahın beşiydi.
sigara paketine atladı ve bir sigara yaktı.hızlı duman alışlarından sonra boğazı kötü olmuş olmalı ki bana çaktırmadan öksürdü biraz.
odaya panikle doldurduktan sonra hafiften sakinleşir gibi oldu ve tam o sırada telefonu çaldı.yerinden hopladı ve telefonu bana doğru fırlattı.
ben:
-"alo?"
arayan kişi:
-"alo."
ben:
-"evet?"
arayan kişi:
-"anlamadım?"
ben:
-"neyi?"
arayan kişi:
-"kiminle görüşüyorum?"
ben:
-"benimle"
arayan kişi:
-"tamam."
(ve telefonu kapatır.)
bana bakmaya başlamıştı.endişeliydi.ellerinin titrediğini görmeme izin vermiyordu ama ben görmüştüm.
-"kim?kimm?ne dedi?nee?"diye bağırmaya başladı.sakince doğan güneşe çevirdim kafamı.perdeyi araladım.benim bu hareketlerim karşısında daha da bir endişeliydi şimdi.ona döndüm ve biraz baktım.
-"bilmem,söylemedi."
sinirlenmişti.korkuyla doluydu.iliklerine kadar titrediğini hissedebiliyordum.
oda da bir o yana bir bu yana gidip gelmeye başladı.artık sınırı aşmıştı.meraklandırmıştı.ve saat sabahın altısıydı.
-"ne oldu be adam?"
-"sadece biraz şüpheli yaklaşıyorum herşeye."
-"mesela nelere?"
-"kitaplara,filmlere,hayallere yani bütün yaşama."dedi biraz duraksadı ve kitaplığıma ilerledi.saçmalıyordu ve gerçektende ürkmüştü.
kitap isimlerine bakmaya başladı.teker teker alıp,yerlerin koydu.bişey arıyo gibiydi ama aramadığıda belliydi.
onu bir kadın geçen gecelerde epey korkutmuştu anlaşılan.
güneşin turuncu ışığı odayı istila etmişti.bir de havada fransızca müzikler çalan radyodan gelen cızırtı vardı.
bir kaç raporla ilgilendim.radyonun sesini kıstım bir de.hala anlamsız kuramlarıyla odanın bir köşesine çömelmiş beni izliyordu.
-"en son hangi kitabı okudun ki?"dedim.narince döndü ve
-"neden?ben kitap okumam."
saat sabahın yedisiydi.ofisten çıktım ve güneşi dışarıda izledim.

molly konuşmaya başladığında;

-"gitmiyorum oldu dört haftada vardı senin haberin bu haftadan sonra büyük 'itimalle' gitmicem bi daha."dedi.

April 2, 2009

gecenin yorgunluğu mezarcıları boğuyordu

o sıralar,durulmazdı buralarda;soğuktan.unutulmuş otobüs duraklarındaki yumuşak sesler bile ısıtamazdı ellerimizi. -"yorulunca sadece denizi düşün."dedi demir duvarın üzerine çömelmiş sarı benizli,kara kuru oğlan.işimi bırakıp kafamı ona çevirmek zorunda kaldım.kim olduğunu ve neye benzediğini gerçekten merak etmiştim. -"ben yorulmam." mola vermek için bize dinletilen anlamsız melodi karmaşası başladığında aniden duvardan atladı ve önümden yürümeye başladı.gidilecek bir kaç yer vardı;
 .tuvalet .yemekhane .bahçe .benim gizli sigara içme yerim;
 orayı kimse bilmiyodu ve rahatlıkla popomun arasına kaçan pantalonumu düzeltebiliyordum.istediğim zaman.ve oraya gittim ben de.pantalonum iki sıfır öndeydi bugün. bok böceğini görmek için dayanılmaz bir arzu duymaya başladığım sıralarda ayak seslerini farkettim.bir anda ayak sesi kesilip yeri soluma sesine bıraktı.demir duvarın üzerine çömelmiş sarı benizli,kara kuru oğlan şimdi eskimiş bir kütüğün üzerinde sigarasını yakmak üzereydi.onu farkettiğimi anladığında bana baktı ve -"burasını sadece senin olabilcek kadar gizli mi sandın?"dedi.sinirlenmiştim ama belli etmemekte üzerime yoktu.alaycı bir ifadeyle gülümseyip hala pantalonumun popomun arasında olmasına yandım.sigaramdan bir kaç fırt daha alıp,oğlanın ayağının ucuna doğru narince fırtlattım.yanından geçtim gittim ve ona arkam dönükken popomu izlediğini içten içe hissettim. molanın bittiğini belli eden melodi molanın başladığını belli eden melodiden daha da berbattı ve kulağımızı eskitmek için çalındığı duygusuna kapıldım. gece vardiyasına kaldığım bu bok çukurunda bir ben vardım bir de o,bu gece.herkesin yorgunluktan öldüğü sıralarda,mezarcılar küfür ediyordu onlara.ben yorulmakla tanışmadığımdan oğlan etrafımda dolanıp durdu tüm gece. gecenin uyumaya koyulduğu sıralarda işim tam anlamıyla bitmişti.şimdi yapılacak bir kaç şey vardı;
 .tuvalette sevişmek .yemekhanede sevişmek .bahçede sevişmek .eskiden benim olan gizli sigara içme yerimde sevişmek;
orayı kimse bilmiyordu ve rahatlıkla sevişebilirdik.istediğimiz zaman.ve bizde oraya gittik.demir duvarın üzerine çömelmiş sarı benizli,kara kuru oğlan iyi sevişiyordu.gecenin yorgunluğu üzerimizde gezinmeye başladığında popomun arasından pantalonu çıkarttım.şimdi iki birdik.

i drink milk every day