November 27, 2008

Fransız yazar

"cümlendeki 'e'*(1)yi duyamadım."dedi Fransız yazar.alaycı yüz ifadesiyle bakıyordu bana.ne diyeceğimi bilemeden bir 'e' aradım etrafta.oda*(2) çok karanlıktı.
püposunun tütününü tazeldi.burun deliklerinle kontrol etti önce tütünü bilmiş Fransız yazar.bir kaç dal parçasına küfür edip üzerime fırlattı.hala kızgındım ben şu 'e'ye.cebinden saatini çıkarıp baktı.eski gümüş saatine*(3) baktı.İtalyan yapımı.sonra geri koydu tabi.
dumanı biraz içime çektim.kafamı yerden gözlerine kaldırıp,boyunun kaç santimetre olabileceğini düşündüm.tam o sırada "aşçılardan bahsediyim biraz."dedi bıyıklı*(4) Fransız yazar.kilolu bir çocuk sayılırdım.az yerdim bazen."sana biraz aşçılıktan bahsediyim."dedi uzun Fransız yazar.tütününü tazeledi.karnımı içime çektim.hindi yemiştim.
burnunun üzerindeki gereksiz gözlüğü biraz geri itti ve elindeki metnin başlığını okudu "Günlerin Köpüğü adlı efsanevi esere damgasını vuran,Dünyaca ünlü aşçı*(5)."duraksadı göbekli Fransız yazar.küllerini çöpe boşalttı." 'e' yazılır,ama okunmaz dangalak."dedi.bana pis bir bilmişlik numarası yapmıştı anlaşılan.oda hala karanlıktı.
raftan bir kitap alıp uzattı;"Ekmek Arası*(6)."kese kağıdına basılmış kitabı elime aldım.rutubet kokusunu çektim içime."sana biraz okumaktan bahsediyim umutsuz vaka."dedi astımlı Fransız yazar.tütünü bitmişti.




*(1):fransızca bilgi gerektirir.
*(2):kimin olduğu bilinmeyen,karanlık bir oda.
*(3):1920 yapımlı,gerçek gümüşten İtalyan yapımı cep saati.
*(4):Nietzsche özentisi.
*(5):Boris Vian'nın Kurtadam kitabından alıntı alt bilgi.
*(6):Charles Bukowski.

o sadece birkaç gün geldi.


onun babası su işlerinde çalışıyordu.dişleri beyaz değildi ama.sabahları ballı süt içerdi.ılık ılık.
bir gün bize geldi.üzerinde koyu yeşil,biçimsiz bir şey vardı.bir kaç turuncu kuş geziniyordu o koyu yeşil şeyin üzerinde.ya da kuşa benzer şeyler.
dokuz tane kardeşi vardı muhtemelen.yorgun biriydi.vücudunun farklı yerlerinde,silah zoruyla yaptırılmışcasına çirkin dövmeler cirit atıyordu.bir kedisi olduğunu tahmin ediyorum.
bir gün bize geldi.üzerinde hiç birşey yoktu.açık tenli bir vücuda sahipti bakabildiğim kadarıyla.biçimsiz ve göbekli.beyaz köy peyniri gibi adeta.
erkek olmayan gözlüklü bir cılızla görürdüm onu.okulun en dar kolidorunda sevişirlerdi.dolapları altlı üstlü olabilirdi.erkek olmadığını bildiğim kişinin bağcıkları hep açıktı.arada takılır düşerdi de.
erkek olmayan kişi bir gün bize geldi.üzerinde eskimiş bordo bir kıyafet vardı.ayağında da terlik.saçları hatırladığım kadarıyla dağınık ve kısaydı.
onun haklı olduğunu biliyordum o zamanlar.erkek olmayan iyi sevişiyordu.onun ise dokuz kardeşi vardı.babası yüzme bilmiyordu.üstüne üstlük arılardan korkar ve onları hep ezerdi.
bir gün bize gelmedi.muhtemelen üzerinde bişey vardı ve alt dolabın kilidini zorluyordu.

November 26, 2008

O ve salak lightçılar.


apaçık ortadaydı herşey.üzerinde superman amblemleri olan yağmurluğumu giymem gerekirdi.yağmurluydu hava.Onun evine giderken,üzerime seksi şeyler giymem gerekmezdi.O bir erkekti.
çok yürümedim.az da değildi ama.birkaç sokak ıslaklık.yaklaşık dört tane yangın musluğunun yanından geçmiş olmalıydım.kapısının kırmızısı gözüme tanıdık gelmişti çünkü..
    kapıyı yavaşça açtı "bana imzanı göster"dedi.oralı olmadan yağmurluğumu çıkarıp askıya astım.içeriden kız sesleri geliyordu.o şanslı bir çocuktu.güzel kız sesleri.güzellerdi,emindim.çünkü sesleri çok kötüydü soylu kasabalı şeylerin.
"burada kilise varmış"dedi güzel kız yanındaki fena olmayan kıza.güzel kızın yanındaki fena olmayan kız biraz duraksayıp salatalık gibi gözlerini dikti bana.anlam veremedim davranışlarına.sonrada güzel olan kıza dönüp "light cola almayı unutmayalım"dedi.işte orada iğrendim güzel kızın yanındaki fena olmayan kızdan.çünkü ben colayı severdim.O genelde çikolatayı eritip yerdi.colaya ön isim takılmasından nefret ederdim.haklıydım.
tüpçü geldi sonra.iri bişeydi.güzel kızın ve yanındaki fena olmayan kızın gözleri,herifin kaslarına takılı kaldı biraz.kıskandım herifi.iriydi.benim gibi cılız değil.yakışıklı da sayılırdı.bence artık yaylanmalısın dedim soysuz herife.O su şişelerinin kapaklarını biriktirirdi.adamın eline biraz para tutuşturup vücut çalışıp çalışmadığını sordum."tüp taşıyorum"dedi.kapıyı arkasından kapatıp güzel olan kızla fena olmayan kızın ortalarına oturdum.
"atalarım kızılderili"dedi tetris oynayan gözlüklü eleman.tavanlara bakmaya başladım.güzel kızla fena olmayan kız çok güzel öpüşüyordu.O ise hala kitapları raftan indirip yerine koymaya devam etti.tetris oynayan gözlüklü çocuk bana yakınlaştı "atalarım çok güzel sevişmişler"dedi.greyfurt suyumdan hızlı bir yudum aldım.yağmurluk hiç fena fikir sayılmazdı.

November 25, 2008

sinsi

"sinsi seni.içten pazarlıklı seni."diye bağırdı biraz uzakta duran çocuk yerde oturan cılız kollu kıza.ben tam o sırada bağcıklarımı açıyordum.kızın arkası dönüktü ve hala yerde oturmaya devam ediyordu.ağlıyor muydu,ağlamıyor muydu bilemem.ama bozulmuşa benziyordu saçları.
çocuk bir anda sırıtmaya başladı kıza.kız sendeleyerek ayağa kalktı.saçlarını düzenledi.biraz burnumu kaşıdım.limonata çekti canım kızın sarı saçlarını görünce.unutmaya çalıştım limonatayı falan.zıplayan topumu cebimden çıkarıp duvara atıp tuttum birkaç kere.sıkılıp geri koydum yerine.
"öbek öbek bağırışlarımın sonunda,kafa bunaltıcı bir gülücük gibisi yok."dedi sinirli çocuk ve bir sigara yaktı.bana doğru gelmeye başladı.biraz irkildim önce,sinirli gibi değil de şaşırmış gibi duruyordu.elindeki paketi uzatarak "alsana,yeni çıkmış"dedi.cevabım hayırdı oysaki ama tepkisini hiç merak etmiyordum.hemen kapıp yaktım bir tane.
sarışın kızın hala poposu vardı karelerde.saçları.limonata.hala konuşmamıştı.

"yeniden başlayabilir miyiz?"dedi çocuk ayakta dikilen kıza.
"aklım ermiyor"dedi sarışın.montumu çıkarıp koltuğa yerleştim.izlenmeye değer olmayan sohbetler vardı odada.
çocuk aniden çıkıp,elinde bir şeker kutusuyla döndü.kutuyu kıçı dönük kıza uzattı.kız hiç tepki vermedi.

"sevdiğin yazarlardan nefret etmemi sağlıyorsun"dedi çocuk sert bir biçimde ve kutuyu yanıma fırlattı.biraz sessizlik oldu.çok değil ama.bir kaç dakika.
"beyin ölümüsün"dedi kıza.kız umursamadı.bir sigara yaktı ve yanıma oturdu.yüzümü yüzüne çevirecektim ki aniden ayağa fırladı kerata.mutfağa girip elinle bir bardakla döndü yüzü hüzne müsait olan kız.

"ne o?"dedim dayanamayıp.sigarasını bir bardağın içine attı ve bana uzun uzun baktı.kızdan da irkildim biraz tabii.cevap vermeden çocuğun yanına yere oturdu bir yudum aldı ve kısık bir sesle "ben kitap okumam."
çocuğun gözleri mavi gibiydi, aldırmadım.

şey

"deneysel mutfaklara bayılırım"dedi esmer çocuk karşısındaki kiraz dudaklı şeye.elimdeki kitabın üstünden onları izlemeye koyuldum.çok yakın değilerdi birbirlerine.ama çocuk yavaş yavaş yanına sokulmaya başlamıştı çırpı bacağın.
"böyle bir şey düşünen kişiyle çok iyi anlaşabileceğimi düşünüyorum"dedi yalaka kız.saç tokasnıı çıkartıp bileğine taktı.bir sayfa çevirdim ve okumaya devam ettim.
çocuk müziğin sesini kıstı,sonra da zavallı kızın biraz daha yakınına oturdu.
"dinleyememenin verdiği kırgınlığı tadıyor musun?"dedi esmer çocuk dudaklarını ısılatarak karşısındaki küçük göğüslü şeye.kafasını hayır dermiş gibi salladı kız.üşengeçti anlaşılan.hayır diyemedi bile.umarım burda sevişmezler dedim içimden.
ayağa kalktım ve mutfağa girdim.buz dolabından ananas suyunu çıkarttım ve diktim.içerideki ses kesilmiş gibiydi.panikleyip ananas suyundan bir yudum daha aldım.kitabıma geri döndüğümde kız gibi duran zayıf şey "rahat bir yer olsun"dedi.esmer şey de "rahat derken,büyüklük önemli mi?"dedi.kızın kafası karışmaya başlamıştı.susamış gibi duruyordu.ayağa kalkıp gözlüğünü taktı.tokası bileğinde değildi.çocuk pis pis sırıtıyor ve kıza yakınlaştıkça yakınlaşıyordu.
"tütsüler gerçekten de bir işe yarıyor mu?"dedi sıkılmış kız.
"ne işe yaradığını düşündüğüne bağlı"dedi bilmiş esmer şey.kız biraz gülümser gibi oldu."hangi odada yatak var?"dedi dörtgöz.
şaşkınlıkla izlemeye koyulmuştum onları; kitaba başladığımdan beri.anlamsızlık kelimesini anlamlı hale getirmeye çalışan iki gereksiz çocuk gibiydiler.gibi değil,öyleydiler.kafa karıştırıcı onca soruyla uzaktan izliyorlardı birbirlerini.
dokunmadan.
çocuk biraz dikleşti,gerildi "sadece benim odamda sigara içilir.burada içemeyiz"dedi.ayağa kalkıp merdivenlere yöneldi.kızda hızlıca kalktı ve bana baktı.gözlerim satır aralarındaki boşlukların eşitliğine takılı kalmıştı.durağanlığını hissedip kafamı kaldırdım."sen sigara içmez misin?"dedi.dilimle parmağımı ıslatıp sayfayı çevirdim.kafamı yine kaldırıp anlamsız gözlerine baktım ve "o da içmez ki".

bar

sokak lambalarını saymaktan yorulmuş gözlerim bir barla karşılaştı aniden.daldım içeri.varoşlardan toplanmıştı bir kesimi.kalabalıktı.barmene doğru ilerledim "bir bardak vikski.4te 1i su"dedim.gözlerini deri ceketimden ayırmadan doldurdu bardağı.4te 2sine su koydu.onun suçu değildi,bu özellik şerefsizlere hastı ne de olsa.teşekkür etmeden bardağı alıp,büyük bir yudum içtim.
tahta masalar barı istila etmişti.barın hükmünü çoktan pis kokulu bir krallık ele geçirmişti.bir kaç fahişe vardı masalarda.biraz liseli kız-erkek sürüsü.bunamış kaplumbağalar.beyaz taytlı şişko çocuklar.
barın en sivri ucundaki kadın,diğer anlamsız bakışlı kadına "karıncalarla konuşmuyorum artık.küstüm onlara."dedi.karşısındaki şey "anlamsız gülüşlerini özledim"dedi ve yavaş yavaş yakınlaştım onlara.sigaramı kültablalarına söndürüp yanlarına oturdum.
"bende sineklerle konuşmuyorum artık."dedim.diğer hatun kalktı giderkende "ben hepsiyle çok yakın arkadaşım."dedi.
barmene seslendim.duymadı.bir daha seslendim,eşşek sıpası ağır ağır dönüp baktı yüzüme.
"iki viski"dedim.alık alık baktı yine ve viski şişesini aldı eline.kadının yüzüne dönüp "kaçıncı katta oturuyorsun?"dedim."kapımın renki beyaz"dedi.nefret ederim beyaz kapılardan ama belli etmedim.viskimi diktim ve yüzüne baktım.bir kaç yudumla içti,bitirdi ve bara kabaca bıraktı bardağını.
"bir kaç tane kitabım var"dedi.aptal olduğu her halinden belliydi.benim evim kitaplık gibiydi.kitaplarda her satır bana hayatla ilgili bir ipucu verirdi.bunu herkes bilemezdi.gerekmezdi.
"arabamı çektiler"dedim.çirkin dudaklarını buruşturmadan "benim bir cadillağım vardı"dedi.ayağa kalktı ve müzik kutusuna ilerledi.berbat bir şarkı seçip yerine geri geldi.saatime bakıp beyaz taytlı çocuğa göz kırptım.kirli bişeydi.
"merdivenler umarım hala yerindedir"dedi mantıksız kadın."umarım"dedim ve kalktık.
gece çoktan uyumuştu.bir çok kurbağa sinek avında kötü şansa uğramıştı.karıncalar da hala kışa hazırlanıyordu.nefret ettik onlardan.neyseki 2.katta oturuyordu.fazla yorulmadan naneli bir gece geçirdik.işedim,hızlı hızlı indim merdivenleri ve sokak lambalarını saymaya devam ettim.kurbağaların sesi kesilmişti.

yeşil yeşil kok


"bencede."dedi sigarasını södürürken kadın.saçları omuzlarına düşüyordu.yüzünde belli olacak şekilde bir çil krallığı vardı.bütün yüze hakimlerdi.ama zararları da yoktu,aksine barış içerisinde yönetiyordu bu krallık,kadının yüzünü.
-kızıl saçlı kadının çilli yüzü dikkatimi çektimişti.-
yeşil gözleri beni tam köşeden onun yanına sürükledi.
"bencede."dedi tanrıça edalı kadın.üzerinde su yeşili bir gömlek vardı.göğüsleri görülmeye değer gibi duruyordu.yanına daha çok yaklaştım,kokusunu duymaya çalıştım.
"bencede."dedi şaşalı kadın.kırmızı dudakları biraz eskimişe benziyordu.son kullanma tarihi geçmemişti ama.hızlı bir yudum aldı eski dudaklarına değen mavi bardaktan.yanındaki sandalyeye oturdum uzaktan güzel görünen kadının.
"bencede."dedi yaratık burunlu şey.ve bana döndü.gülümsedi.sigara yaktım.bir tane de ona uzattım.hiç geri çevirmedi yalaka.hızlıydı,belliydi.tam bir fahişeydi,belliydi.
sigarayı çok tahrik edici dudaklarının arasına yerleştirdi.yaktım da üstüne üstlük.kokusu da güzeldi dişinin.bacakları biraz dolgun.avuç içi çizgileri karışık.hızlıydı,belliydi.
"ne kadar sıcak di mi?"dedim yeşil süs havuzuna."bencede."dedi ve gömleğinin üst dümesini açtı.
2şer 2şer çıktık merdivenleri.ilk boş odaya attı vasat karı kendini.topukları çürümüş ayakkabılarını çıkartmaya üşenmişti.
"bencede.çillerim bana çok yakışıyor"dedi yırtık.ceketimi giydim ve 3er 3er indim merdivenleri.

böyle insanlar


"balıklar ne anlar"dedi.yüzüm kızardı.belli etmeden uzaklaştım,uzun saçlı kızın yanından.çok anlamadı ama,içtiği anlamsız şeyi yudumladı yine.
yavaş yavaş çıktım merdivenleri,yine fazla anlamasınlar diye teker teker indim.bir sigara yakmayı umuyordum ama cola içtiklerini farkettim.müziği kısıp insanların içinde her zaman bekaretini kaybeden yaşlı kıza yaklaştım.
"o hep altta kalırdı.ezilirdi."dedi.tanrıya şükretmek için 3saniye istedim onlardan.verdiler ve colamın bitmek üzere olmasına şükrettim.
golf oynamayı sever böyle insanlar.puro içerler.temiz sevişirler.içkilerini küçük yudumlarla içerler.böyle insanlar.ama biraz öncekiler değil.böyleleri.onlar,hızlanırlar.hiç durmadan noel babaya mektup yazarlar,yazım yanlışlarıyla dolu.
"balıklar ne anlar ki metafizikten."dedi garip yaratık.bir sigara yakıp,yüzüne bakmaya çalıştım."tadı güzel miydi bari."dedim.kafasını salladı budalaca.aynı anda bir herif girdi mutfağa.gözlerinde bir ışıldama var gibi geldi,kırmızı.dikkatlice baktım orman kaçkınına.bir bardak rum koydu kendine."bence hiçbirşey anlamazlar,öncelikle de pişmiş olanları"dedi canavar gözlü herif.
masadan kalktım ve onlardan tekrardan uzaklaştım.bunlar ne anlarlar balıktan,metafizikten diye düşündüm birkaç saniye.ama sadece birkaç saniye.
kapıya yöneldi kızıl saçlı hatun.kapıyı açtı ve gitti.
merdivenlerden çıkmaya başladım yavaş yavaş.inmedim ama bu sefer.yukarıda golf oynamayı bilen insanların yanına gittim.ne de olsa temiz sevişirdi onlar.hızlı çıktım merdivenleri.birkaç günde inmedim ordan.
"kendini nasıl hissediyorsun"dedi golf kaptanı görünümlü kurtadam."temiz"dedim.
yüzüm kızardı.içkimden hızlı bir yudum aldım.kapıyı kapattı.

November 12, 2008

rotten

devamlı ağlayan perişan bir karı.
bu herif tam bir profesyonel.
hiçbir zaman kabullenemeyeceğim tek şey;
ölüm.
ama hala ölmediğine göre işler yolunda sayılır.
haftalığı 6 dolara bir oda kiralıyorum.
o güzelim elbisesini elime alıyorum.
herşey için yeterli bir erkek.
kayalıkların arasından süzülüp giderken,
devamlı ay ışığı altındaki,
demir yatağın
bomboş.
kepenkleri hep kapalı tutuyorum artık.
hortumların ve tırmıkların arasında sevişen gençleri görmemek için.
hayatımın ufak bir bölümünü
kurmuşluğun içerisindeymiş gibi yaşıyorum.
göğüsüme yaslanan kılıçlar artık hiç rahatsız etmiyor.
gözlerim acımaksızın yaşlanmakta ve yaşla dolmakta.
ben aynada bir buharıdım,
herkez için yetersiz bir kız çocuğu.
azizlerin sırtlarını kamçılamaktan alı koydular beni,
sen yoksun diye yanımda; kötü davrandılar bana.
güneş batmak üzereydi üstelik.
yalnızdım,üşüdüm.
dağlar; boşu boşuna dağdı o sıralar,
üzerimizde birkaç karınca gezdi sen yokken buralarda.
havadan yere düşüyordu su taneleri,
kolları cılız biriydin
ama
herşey için yeterli bir erkektin.
şimdi geldin,
artık sigara içsek bulutlar bizim farkımıza bile varamaz.
artık birbirimizi sevsek onlar bile farkına varamaz.
artık ölüler bizi duyamaz.

siyahjartiyerböceği

gereksiz bir kadavra bakışı.
güneşten bıkmış kaktüslerle dolu oda.
yediğim üç öğün yalnızlık.
merhaba.
boş pano üzerindeki,sanki gerekliymiş gibi
asılı kalmış toplu iğnenin gölgesi..
kanım azaldı,çektim biraz.
tanıyamazsın artık gülüşlerimi.
bu kadar basit olsa keşke deme bana.
inatçı ruhun artık beni terkedebilir mi?
iki deliğe ihtiyacın vardı oysaki,

kafam nerede?
beynim hala içinde mi?
sende orda mısın?
evetse cevabın
ki
bunlar güzel sorular.
eflatun olup akıcam ağzından.
aşağılara,takılırım belki tek noktada.
biraz eğleniriz olmadı.
birkaç doz gözyaşı.
fazlasıyla baştan çıkartıcı,acı.
jartiyerimi parçala ağzınla,
uyuyor olıyım ama.
belkide gölge olurum.
ama erken daha saat,
havada deliklerin açılmasını bekle,
yıldızları bekle.
eflatun gibi akıcam vücudumla birlikte.

tabi yaa,tuhaf bir gençmişsin sen.
saçlarımı tarar mısın?
işte güzel bir soru daha!
yolmadan ama.

yazık kediciklere

anlamsız sohbetlerin değer kazanması gibisin tıpkı,
ve de kalabalık,gereksiz insan sürüsünün dışından geliyorsunduR,
eminim.
iki kalın yeşillik çizgisi.
didik didik aradı mı hiç beni gözlerin,küfür ülkelerinde?
göze çarpmam zor tabi.
adeta bacak bacak üstüne atmış birkaç göz yaşı biriktirdim avuçlarımda,
arkadaşlarımda var benim,
bazı kedileri sevmeyen,
isimlerini bile bilmedikleri sokaklarda yatıp kalkan,
her gece durmadan öksüren.
gücüm yok mu sandın?
dizlerimdeki yaralar,senin açtıklarından azlar,
benim için düşündüğün şey buymuş demek ki,
yitik anılara kilitli kalmış bir öksüz.
hayır olmalı oysaki cevabım,
ama hayır değil,bilirsin,
yalancıyımdır ben.
bu beni birazda olsun rahatsız eder.
ama ne yapalım motorun gücü anca buna yeter.
kitap sayfalarını değiştirirken çıkan gıcırtı,
gözbebeklerini titretmeli bence.
di mi?
ama uşak bana fazlasıyla ikram etti bu yeşillerden,
sol bileğimi saran dallar,derin morluklarla ayrıldılar oradan.
görüşmek üzre demedim.
neden görüşeyim ki?
deli miyim ben?
belki?
sevgiler öksüz kediler.

i drink milk every day