December 31, 2023

s3nce aşkın tanımı var mı?
banal başlıyoruz.
evin her yerinde fotoğraf makinaları duruyor,
ırsi.
filme alası nerede gelir bu anları şu insanın, 
anlatı yalnızca benden geçiyor, 
istifi,
ve telefondan dinlenen yarı duygusal parçalar,
boring but gerçekçi.
ipil ipil geçmişim kapkara bir kusmuk, geleceğim de saydam ama umurumda değil,
içine dalıyorum, büyük bir pipiyim sanki.
balık söylüyorum, seneler önce yemediğim bir diğer şeysin evet sen sen,
sevebileceğim türden bir parça başlar gibi oluyor, duygusal ya, kabuğumsu beğenimden çıkamayıp geçiyorum o parçayı, yeterince melankolik değil,
bana hiç bir şey senin var olmayan tadını veremiyor sevgilim, yoksun, hiç olmadın, daha değil.
kabuklanış devam, laçkalaşma nizahi, 
lafçı ben düzenbaz, sızıyor gerçeğin içeri.
inziharı ruhum, köpek horlaması ve kırmızı şarap dişleri
yo yo yo underground bizdik hani?
intiman
 intibayı düş haşla, kurguladığım yaşamım yazılara has bir muamma.
kabir saydım bu yıl anca,
dur düşleme abicim dur aslama kendini.
mantıkdışılık umursamaz, para yok işte arkadaş, para hiç olmadı, daha değil.
manyatiksel hislerle çekiyorum sizi kendime,
siziizzi seviyorum, diyorum ancak, ölüyorsunuz bir bir.
olunma olupbiten olurlamadır her şey, olma yokluğun sebebi anti-olumlama, manzum mahsum devam eder içim mansoon.
"These don't have a name
I've been a fool to let it out that way
And it will keep on coming back
A fool gets laughed at
And I'll go on and on and on
Letting it out when the feeling's strong
I wonder who in this single thing
Made this night and it's ugly dreams"

samimileşebilme sınırım yalnız bir tık, birkaç dokunuş.
yok yazmamak bana yaraşıyor, şimdicik taaccüp sana bırakılıyor, aynen doğru duydun şaşırt beni 
peki peki bu gece değil elbette.
içime arazöz lazi, üstanlize zihnime,
üstüpü mapaya as, atlıyorum suya, taaffün beden, ona buna.
tuzlu suya,
yah burada deniz yok ki daha. 
taban kuru tabanvray.
salname salozum ben salta durmak baş çıban.
yine, belki de, matematiğimi yaptım bekliyorum.

cıyak parçalara tın tın bulanan
yalanan ayaklara dur diyorum it noldu yaran mı var?
balık söylüyorum ve inanır mısın ağlıyorum yerken, balık diye değil de istemediğimden yemek herhangi bir şeyi,
mutsuzum işte, dayanamadığım ve olumlayamadığım şeyler var, diyorum balığa, 
balıklar da anlar metafizikten falan ama susuyor ağzımda.
yok olma isteğim fragram.
bölünüyorum- grandi tikal.
ne fazlayım ne de azalıyorum sana, yaratmayı bilmeden olduğun hala,
karate pum pum pak.
bekliyorum gelecek o on iki dakikada,
esliyorum benliği bu munaşara.

sonra bir öğün daha atlayıp bu sefer hazır noodle ı susuz yemeye koyuluyorum, epey dandik bir indie parçaya kadar geliyor playlist otomatikman; romantikten dandiğe.
dostlarımın hiç birisi yanımda değil çünkü çoğu dostum falan değil miş miş miş mişşş şşş şşiişşşt şşşşt şşşt tttttt
yok bu yazı buraya en fazla bu kadar dandik kayıyor ardından soğuk yeşil çay kalitesinde devam ediyor,
ne diye yiyorum bunu bilmememle ne diye dediğim bunları, aynı kefeye sığıyor.
piyano solo başlıyor,
kalorifer 20derecede sabit kalıyor
sözlük açıyorum,
A harfini de dandik buluyorum,
hiç bir ambalajı atmıyorum,
saat on biri 12 geçiyor,
bu dakikaya nefretlerimi sığdarayım diyorum, bakıyorum da çevreme kimseyi göremiyorum,
bu dakikayı sessizliğe veriyorum,
önüm uzun.
sayılar dışında değişmeyen herşeydir asıl kozum.

sıkıcılık bir yana tek istediğim şey uyumak,
hiç bu kadar sohbet gibi yazmam ama bunun yeri ayrı,
bu ne yalnız ne canlı,
duruyor burada aklım,
yazdıklarımsa içime kanlı.

girintili hikayelerin ardındadır kurmacanın bilimi,
anlamın eşsiz söylemi
nereye gidersen git,
avlandığın yerdedir sonun,
istediğin kadar çalış,
sıcaklığa değendir ilk ateşin izi,
karcığar ister gönül neşeli,
ama alakası yok yaktın beni gerisin dibi,
aşkım lüle saçlarıma takılı,
saydamlığı anıma gizli,
bekliyorum içli içli,
son üflemeyi.

4lük bunaltıyor beni, düz yazıya dönüyorum ancak bunun sonu yok. Zorla yazmanın veya yapmanın mesela. Kuru boyaların pislenmesini önleyemiyorum kutuları aynı, suyu nadiren yudum yudum içiyorum genelde bir dikişte bir bardağı dikiyorum, bu beni tekrardan sussatıyor ve tam yazmaya başladığım an-dağa alt kata inmem gerekiyor, 2 değil yanlış olmasın, bazı şeyler değişiyor, 13 sene sonunda. Yüzüklerim genelde aynı, komşu cıyak cıyak, sanarsın birşey diyor. Bense zamanın kendisinden kaçarken, aritotales, heiddeger, augustinus halime gülüyor. Zamansal dağılmanın semptomlarından yalnızca biri kişiliğimin silikliği, önce kendime ve diskroni ise zorunlu bir hızlanmanın sonucu değil, yo yoo değil. Onun esas sorumlusu zamanın atomlaşması. Zaman işte bu yüzden eskisine göre daha hızlı akıyor-muşmuşmuşşş, bu dağılma ile de zamanın deneyimlenmesi imkansızlaşıyor-muşmuşmuşumuşumuşumuşuşşş, hiç birşeyin zamanı tuttuğu yok
benim aksime.
ben ne zamanında yaşamış ne de zamanında ölecek biri olmayı düşledim,
yaşamımı etkin bir biçimde şekillendiren tamamlayıcı bir ölüm hayal ettim hep.
ancak atomlaşmış zamanda tüm anlar aynıydı,
bana ölümü unutmamı emrettiler,
kötü düşünmeyi yasakladılar bana,
yalnızdım yine,
umurlarında değildi yalnız olmam
zihnimi sıkışımı engellemek için ellerini uzattılar bana,
güneş batmak üzereydi,
ayın derdi sırf bizi görmek.
şimdiki zamanda bir güncellik var dediler, bu güncelliğin yakasını bırak!
kimsenin, sen düşünsen de düşünmesen de ölesi veya ölmeyesi yok,
ve zaman dayanaksızlılığından çığ misal yuvarlanır gider,
sen dayanaksız değilsin dediler,
süre belirlenemez ölümlere,
telaşlı uykusuz gecede katlanılma< bir korku demektir süre,
o eklemlenmemiş, yöneltilmemiş sıkıcı zamandır. 
iki katı hızlı yaşam süremeyeceğim,
belki 12,
çünkü çok daha kısa bir anlatı da çekici olabilir,
bunun aksine,
tek sorunun bunu sonlandırma kabiliyetim olmayışı mı?
aksine bir şimdiden diğerine aceleyle geçişimin sorunu mu?
şeyler ve olaylar
anlamla, anlatıyla dolu resimler,
her şeyin bir anlamı,
edebi tekerrür dünyasındaki hızlanmamın nedensizliği,
doğrusal akım, bakın her şey başkalaşır.
zamansal anlamlılığı gelecekte temelliyoruz, 
ileri doğru bir zamansal çekim üretiyoruz,
cevaz vermiyoruz cevap almıyoruz,
devrimlere tabi bırakıyoruz insanları,
pinkliyoruz floydluyoruz,
zaman oluşsallıktır ( faktizitaat )
öylece oluyoruz,
bağırışların horlamalara büründüğü anların içinde reçel gibi havada, duruyoruz ama nirvanaya hayır deme hakkına sahibim en azından.
dolanıp durduğum bu yılda, yürüdüğüm sokaklarcayım oturduğum bu anda, her adımım vardılar, cümlelerce kaydılar altımdan, her aradığım ve kaydettiğim o anın bir anlamı, belki tek, belki birkaç, fark etmez. Hepsi hatırımda, bu bir intihar mektubu değil, tam aksine, hiç bir şeyin umurumda olmayışının akışı bu, hemen bir harf seçiyoruz, T, tamtakırlaşma açılıyor şansıma,
"içinde gerekli işe yarar bir şey kalmamak, bomboş bir duruma gelmek, örn. bütün eşyalar satılmış, ev tamtakırlaşmıştı." valla evimden çıkarken satacak bir şeyim yoktu,
bildiğin kovuldum ancak eşyalarını bana bırakmış Gürsel abi birkaç hafta önce balkondan düşerek öldüğü için ona da eşyalarını geri veremezdim. Bir kısmını atmak istedim, ancak 6 7 senedir onlara bağlandığım gerçeği bana hiç bir şey attırmadan direk her şeyi paketletti, bok varmış gibi, kolilerce döndüm ailemin evine, avarelik ve aylaklık hakkımla, yeni bir eve çıkmak yerine, sadece gitmeyi hedefledim, amaç gittiğim yerlerden dönmekti, asla kalmak değil, her zaman dönmek ve tekrardan gitmek, bu sefer bunu evsiz yapacaktım, e yapıyım madem dedim. Yaptım da, yapıyorum da. Evsiz yapmak bir şeyleri daha kolay, zaten eşyalarım olsa dahi evim tamtakır hissettiriyordu beni, benim değildi diye ana eşyalar olsa gerek, gerisingeri tıka basa doldurdum ama evi, tıkabalığımla ve her birinizi sürdüm duvarlara, valla iyi sürüldünüz siz de reçel misiniz ne?
ipekli geceliğimi giyiyorum, şaka şaka, diğer evimde de genelde kışları giydiğim turuncu dandik kazak var üstümde, onu evde giye giye dandik hale getirdim, yoksa normal turuncu bir kazaktı o, işte neyse onu giymiş duruyorum ve bunları yazıyorum, ve farkında olmadan bir nirvana parçasının sonuna geliyoruz, sikiyim fark etmemişim derken ben neden bu kadar da sevmeyen bir günümdeyim nirvanayı anlamıyorum ama yılın en sevdiğim anına giriyoruz, umrumda değil hiç bir şey,
Yılın son 12 dakikası. 
Yalnızca bir kere olan bu 12 dakikadır rahatlığım,
boşluğum oluyor içimi kaplayan, boşluğu oluyorum içimi daraltan. 
feragatliyim ona karşı, sırf zamanımı onunla geçirmek için yalnız olmayı seçiyorum,
doyuma ulaşıyor olmalı, ben de doluyorum içine, azalarak çoğalıyorum.
son yıllarda ek klavyesi olmayan laptoplarla yazıyorum,
aslında itiraf ediyim, son yıllarda tahminime göre çok az yazıyorum,
cidden yapasım gelmiyor genelde pek bir şey, ama ite kaka şu anda özellikle sırf bu güzelim 12 dakika için saatlerdir yazıyorum mesela,
tam bu ana yazarak gelme adına,
tuşluyorum tık tık tık harfleri ne dediğimin de önemi var, dediklerim bir defa varlar ve geliyorlar. 
klasik ben atıyorum ortaya arada o bu şu sen
osuruktan uyaklar sallıyorum
en çok da onları seviyorum.
semai felan işte ona ulaşmaya çalışıyorum,
semahatim bu 12 dakikaya,
cidden dandik geçirmiyorum diyorum zamanı yazdıkça yazmaya bayılıyorum.
yılın bu son 12 dakikasında geçen sene triplerde boğuşuyordum,
kendimi en rahat hissettiğimi düşündüğüm evlerden biriydim ve fena bir hikayenin içinde bulmuştum kendimi,
tam orada anlamalıydım işte,
rahat değildin, rahatsın sandırıldın, ya da kandırıldın belki sendin seni kandıran belki de şeyler, 
önemi yok,
yalnızsındır ve kolay kandırılırsın, yalnız olmak da ne biliyim, birinle olandansa mesela, oh bir dakika yılın son oniki dakikasının ilk 5 dakikası geçmiş bulunuyor. 
biraz kokuyorum ve tabii ki sırf bu 12 dakika için Manisa'daki evde değilim.
Moralim haliyle bozuk, ölen arkadaşım ölen tüm arkadaşlarımı hatırlatıyor ve ölümün kendisi zamanın içine Bulanık halde orada öylece duruyor dünde yarında şimdide. 
duruyor işte, sanki çoktan olmaya başlamış ve bitmeyen birşey gibi,

zaman gibi yani ölüm. ve ben bok var gibi takıyorum kafama ve sanıyorum ki yılın son 12 dakikası içerisinde kurtulacağım bu tanıklıktan. Polyana gülüyor belki de bana, umurumda değil ben yarısına kadar okudum seni. 

topluluklar çekin elinizi üzerimden,
ben duruyorum biraz mavi biraz 4.
there is no time tonight diyor John kulağımda. 
parçayı likelıyorum. artıya basıyorum kalbimizi almışlar elimizden. 

yılın son 12 dakikasına özdeşliyorum benliğimi
yenmiş tırnaklarım 
kamburum
öykülenmem zamana ne diyeydi bilmem ama, son 12 dakikamın son dakikasında,
yazacaklarım var onlar da şöyle:
kelle, gümrükçü, daldız, bere, kötek, süngülü, yapaylaşma, israf, üzengi, dizibilim, kurtçul, azrail, otacı, uyuşurluk, zühul.
ıy işicem bu kelimelerin üstüne. 






 defterden, bunları yazacak vaktim var ancak aslında halim yokken:

organlarım içime eriyor, kargaşanın tepesindeyim,

nefesim sensiz rüzgar,

yüzümün ötesiyim,

zihnim alev ve tek dostum o ateş, alın dostlar geliyor deli fişek,

tüm söylenecek kelimeler yutuk burada,

kesin olan teş şey yarattığım bu aşk ona buna,

aykuşu vızıltısı ardında çiğ dünyamın baş taşı taşınıyor bir yukarı bir aşşağaya,

çirkinliği yok etmke uğruna herşey güzel olmaz bana, sana

deli bir volkan ya da 

vücutlaşmış terör kapıda.

toplanan tüm anahtarları içine gömüyorum belirsiz varlığımın,

kapının kendisi yapıyorum kendin,

önce onu açmak için

beni yemelisiniz

ama beni yerseniz küçülür o açlık geçmek istemezsiniz,

susarsan sen, ucu patlar aman içme o sıvıdan!



böyle bitmeseydi, başka bir son daha sonra eklerim, : ) 



 yeşil çay içiyorum, derecesi 60 

hayır kurabiye yok elimde 

sonra şarap koyuyorum, bekletiyorum, diğer türlü bok gibi.

kavanozda kurabiye ezmesi var, annem sabah aldı, severim diiyee.

su içmeyi unutuyorum.

cidden bok var gibi, kremasını yiyorum şu kurabiyenin, severim de gereksiz diye anneme veriyorum büyük kısmını, her şey gereksizdir bazen.

beni yalnız bırakın.

beni yalnız bırakmalarını istemem bu defa onlara yük olmuyor.

üzgünüm çünkü.

üzgün olmak aslında kolay değil.

olmak kolay değil, varmak kolay değil.

televizyonu bir laptop a bağlı bırakıyor babam türkçe film açıp, gizliyorum ilgimi, umurum yalnızca işin türk'çeliğine kayıyor da, sarıyor işte.


harddisklerimin kablosu kayıp,

biliyorum evin bir yerindeler, asla pes etmiyorum, ancak bir süre de olsa;

3 adet hardiskime bakamıyorum,

göremiyorum çektiğim fotoğraflarını işte bahsi geçen, sensin Murat ablacım,

sen ne güzel biriydin,

ne güzel beslemiştin beni ne güzel besledin hepimizi.

kelimeler basit kalınca, içi doluyor varlığının,

kabloyu bulup gözlerine bakınca susuyor tüm harfler.


günler önce,

sen kendini asmadan tam bir gün önce,

seni ayak üstülediğimi cidden bu kurabiye ezmesi kavanozuna kapatmak istiyorum bir süre,

kaldırmak istiyorum,

turşulansın son anımız,

sen nasılsın gülüm?

diyemiyorum, ya da en kötüsü dedim de cevabını hatırlamıyorum,

araç bekliyor kapıda o anda, sokak dar bilmem ne, arkadaşım var içinde, 

arkadan kornalar zati bip bipte, Arkadaş da benim işimi görmek için ayakta sabahtan beri onu bekletmemek için seni şeffaflıyorum,

aslında şanslıyım seni son gününde gören biri oluyorum anacım,

uğradığım evdesin ne güzel, bense yıllardır görmediğim gibi seni, yine bakmayı es geçiyorum yüzüne doya doya, yerine saniye veriyorum sana, bir bakış hatırlıyorum, ters ışık, arka pencerede beni bekelyen minibüs ve sendin parlaklığınla karşımda, yüzün gül, içindir zulüm.

insan bilemiyor ve bilmeli mi? gördüğü insanın ölme hitimalini, evet hitimal. bilindik kelimeleri alın benden.

şimdi ise yeşil çay içiyorum, 

ağzım burnum kurabiye ve cidden umurumda değil yenmiş tırnaklarım, kambur sırtım, ne hikmetse dibi gelmiş saçlarım falan. 

dün gelmişliğim manisaya dün gömmüşlüğümüz seni 

bir gün önce içmişliğin her şeyi, sikmişliğin, iğrençliğimiz,

dirençliğin, herşeyin, herşeyimiz, her şeydin ya işte,

son defa

mama


30.12.23


 

defterden, anlık, 2023, Pokhara (okuması zor):

sohbetteyim sokak başı, dükkan girişi yakalıyor biri beni sohbet hala akışta ışıklar ilk yandığında belirdiğinden midir nedir?

Şok içinde gerçeği söylüyorum sana. Tatlı ayım.

Annapurna base kampında, aynen tepede 4130 metre kafasındayım genel gezegenin, kafada, yani tshirt olarak konuşuyorsun, şayet bugün, sırf bu.

yok da olduğum tek yer göl şehrimsin,

en dar barı,

en ucuz içkisi,

en karanlık sokağı;

en bilindik ben beğenisi,

yok tepe mepe olay sadece google map'de yalınlık. 

                                                "             " 'LE    olumlama.

                                                "              " 'den fotoğraft

                                                 "             " 'tir sayaç

                                                 "             " aşk.


Ne hikmetse yine birikiyor mum ışığı geceye,

geçen motorlar kornasız düşlerinde beliyor tüm terkedilen aşklar: bu sefer yok gitmek bir yere.

olanla varlığın varlıkla olumlamalarının temeli bir roller koster değil de ne?

yanıma uğrayan köpeklerce,

köpek olmaktan aciz heriflerce,

kırmızı ışığı anlamayanlarca,

yetiyin bilmeyenlerce, (cidden yetiyinden başka kelime yazmış olmamamca)

ya da kelimleri sevmeyenler de ne?

kelimeleri bilmeyenler,

yağmurluğu ters giyip, keaneti görenler, tavuğa horoz yedirenler, yumurlaarı yutup geçenler,

ve anatharı ters verenler, spreyi dert geçenler, 

spreyi dert geçmek de ne lan dümbelek (bunu o anda yazmış olmamı mantıklı buldum çünkü o cümle o anda bile  mantıksız olmalı) DÜMBELEK : ) Cheng içiyordum ve litrelerce.

Telefonumu almadığım gerçeği ile botumun tabanını takmadığım gerçeği arasında kurduğum köprüde bekleyen ay taşı var inanır mısın o da ............ ve yine o tireye ihtiyacım yoktu aslında.

yeni lavet (?) acaba ihtiyacı olunmayan yerlerde tire kullanmam mı?

yanıma yazı yazmak için getirdiğim ama 2. ayda bozulan minik notebook/pc'imsi de olduğu gibi nokra yerine "-" tireyi daha kolay yaptığım için nokta vb şeylerin hepsi yerine tire kullanmama benzese de (nerede tire yaptım bu yazıda defterde göremesem de )

bu hayıtr, bu yalnızca anlamsız bir hata. 

neyse geç bu boş yapları, sirhanım, bileğimdeki ay taşlarımın beyazlığı veyahut içtiğin chengin beyazlığı

yanıltmasın düşlerini,

onlar seni bekliyorlar,

kurulmak için,

kurgulamak en nihayetinde önce düşlerin haklı durup beklenendense burada sen kesiyorsun. 



: )


December 25, 2023

 

telefondan:

Saat öğlene varıyor. Bin korna 7 inek geçiyor.

Fanın pek iďe yaradığı yok nem esintisi bu
Elimi yanağıma dayamış tek bir noktaya bakıyorum. Baktığım noktaya bir çift oturuyor 65 yasustu kart, ben de dondurmalı papaya salatası yiyorum ve yanlışlıkla sonradan sipariş ettiğim ananas suyunu bekliyorum salakta. Onlara geri dönüyorum, kadın epey yavaş hareket ediyor, bilemedin 75yaş üstü geritak
Ellerinde hint kıtasından dövme var 
Hint kitabından, bembeyaz tenine cuk diye oturmuş, titriyor ektedir, yas bilemedin 85Acup üşht. 
Eşiyle, sanıyorum ki eşi bu, esirler de, eşitler de, aynı ten rengine sahip oldukları yetmezmiş gibi neredeyse aynı kişiler, belki bir bakışları ayrı, onun dışında bir disilljk bir erillik aynilikla3i, birlikte, bir iki. Sanırım 97 falan olmalılar şimdi, eriyorlar önümde, tenleri şeffaflaşıyor, sesleri savsak, titrek elle yiyorlar dondurmalı meyvelerini, titrek elle içiyorlar zor açtıkları şu şişesinden suyu. Aynılar ama birinin rsksigi diğerinin de öyle. Aynılar ve herşeye rağmen burada, benimle aynı sıcaklığı paylaşıyorlar, onlar çift ben tek.

goa'23

 telefondan:

Dikilip durursun işte bir köy evinde 
Mangal işi pişer dibi şişer şişenin içi tiper kalır kişi bu kendi hazırladığı akşam yemeğinde kağıttan tabak vardır içecek Coca-Cola 
Battıkça detil afası muhamma 
Şalı tüter kaçı kara ben kara sen kara 
tek kat fıstık yeşili bir handa 
goa'23


 

     

 şunu bir fikir olrak alıyorum ve nesnenin halini soruyorum sana?

-akışkan falan mı?

yok diyorsun taş tahta

nesne içeri giriyor- nesne içeriden çıkıyor

kendisi ise konumsuzluk, işler türeyimsel.

mutlaklık da var ama ben genelde konuyu değiştiriyorum.

sanırım tek amacım şiir yazmak hakkında ya da öyle sanıyorum,

zaten herşey kendisi olarak durmaz mı, biçimlerini bir şekilde aldıklarından sonra?

-mmm enteresan

-evet öyle

-suyun içinde gibi hissediyorum

iki biçim ise elbette kendine senden yakın,

iki içim..

onlar yalnız değil güzel..

cümledeki kelimler gibi ama dilin ötesinde bir ilişki

içimde

içinden.


ben de işte genelde analog, ama tam şu anda dijital, rüyamda kalemler yazmıyor kakalok-antijital.

kafa data o da takip ettiğim birbirinden farklı akışlarda hiç susmayan yalnızC bir söylemi sürekli ardarda üretme eğilimi,

link link

en çoksa nesneleri mesela seninkiler ise farklı uskundur iyi tanım.

suskundur anım.

sus.


                                                                                                                                             kolay şiir

                                                                                                                                        kısa şiir

                                                                                                                                olaylı şiir

 bizi mahvetttilerrrr proje yazılır falan ama,

burcum da başak diye diye,

maffetttiler mah

projeler yazılır,

akıl birliği ile de;

güçlü, hoia giden, alışılagelmiş bir dövmde de yok kimsenin bir yerinde,

en başından kültürçivit olmasa da ille de fon fon fon,

diyor kırmızı simli kalemi ile telefon ekranına bakan birisi yazıyor,

"dalgaya inerim, sizle de yürürüm1"

eh işte köprüye de         Melis            O VE S

            üstü yay

                                                                            ben küçüklükten beri

                kelimeler ve seslerrrrrrrrrrrrrrrrrr

ben de                                                                                                             çizerken yazı,

ana iyi dedin gı

                                            şiirin paylaşılması ise;tık.

 .




 

December 21, 2023

 defterden2019;


biri var araştırıyor,

işi zoor,

kendini arıyor.


sabahları erken kalkmıyor 

v

e

yatağın hep solunda uyuyor.

kareli defterleri sevmez ama genelde kendisini onlardan birini kullanırken yakalıyor/buluyor.


biri var araştırıyor.

işi zr, kendisi kayıp.

ertelemeye yatkın ve donuk. 


geceleri geç uyuyor

v

e

yatağa hep yalnız yatıyor.

_____________________________________________

me to much melankoli yaaa

hehe : )

editsiz.

sayfayı çevirdim ki bitmemiş, devam:

_____________________________


biri araştırıyor.

uzay mı daha uzak sen mi?

engebeli kalp çıkmazı adı,

tadı durmuş ses çomarı,

itin öncüsü,

sinek gibi vızlı.


biri araştırıyor,

daha kumlar tepesinde,

gözleri kısık kokusu iprem.

uzay mı daha içimde yoksa sen mi?

kahkaha dolanbazı,

ip üstünde 3 sekme,

söyle!


biri araştırıyor,

zakkumu, kederi, ıspanaklı böreği (sonuncuyu şimdi ekledim hehe 2023)

sanrısı  ezberi,

kıdemli acemi.


Biri araştırıyor,

alacağı nefes isimsiz,

çevresi belirgin şeffaf,

ama pek değil içten dıştan,


kendisi mi daha az gerçek artık,

yoksa onlar mı?

sesler kulağında tutsak bir odaya, duvarları kaygan, kapısı damdan.


biri var araştırıyor,

ölüm daha uğramıyor ona da.

ısrarı, sahte.


_____

eyvah yarım : (


 

unevenness

 ne hayatlar akar rüyalarda sesi olmaz duyarsın

dünde kalır cümlelerin,

İstanbul hep bekler sanarsın.

 defterden2017

geçmişim büyük bir ölü,

içinde kan olmayacak kadar renksiz,

belirsizdir arzu hisleri,

ne hayal kursam veremez seni,

vermez seni,

içim içime büzüşüyor,

kuyu oluyor bedenim, attığın taşın sesinin yankılanmadığı,

duyguları ise yüz gölgesinde gizlidir.



-------------------

Bu cidden çok kötü şöyle deneyelim, bakalım kurtarabilecek miyim

--------------------

geçmişim büyük ölü bir kuş,

içinde kan olmayacak kadar renksiz rotasında etrafında dönüyor,

belirsizdir arzu hisleri sesleniyor vikvik,

ne hayal kursam veremez seni bana bu kuş,

vermez seni bilirim o beni istiyor,

pençesindeyim, ama yine de kanım akmıyor,

şeffaftır bedenim.

içim içime büzüşüyor sonra,

kuş bunu izliyor,

bana olan herşey sanki hoşuna gidiyor,

attığın taşın sesinin yankılanmadığı bir kuyu oluyor şimdim,

duvarları yumuşak,

sanki el yapımı saten yorgan,

içine aldığım insanların ise duyguları yüz gölgesinde gizlidir.

zorla yaşatmayı bıraktığım kuşun yuvası yaptığım kuyunun yüz gölgelerinde..

_______________________________________________

gibi bişey mesela,

hızlı bir edit oldu buna geri dönücem.

December 20, 2023

 en güzel yerinde oturmuşum tiflisim

aklım sen

teninin kokusunu sevmesem desem dahi boğamak istiyorum genzimi, 

leş bir sevişme sonrası hiç fena değildi terin tenime,

havada dağlardan gelen nemlerle, nefesini çektim içime.

yapışmak cizmine, en çok da yapışmayı sevdim pipine.

sanki tek sıcak senmişsin gibi soğumuş bedenimi sende yakmak, evet bu biraz romantikti,

aldırmadım.

Sonra biri karşı kapıdan çıkıp ışın gibi ışıtılmış yorgan getiriyor bacaklarıma inanır mısın?

şu andayız, hayal puuufff.

gözleri mavi gülüşü şık, 

evet ama senin de gülüşünün cidden hastasıydım,

salaklığını örterdi kimisi,

kimisi sırf benim salaklığıma gülerdin.


Arkamda binlerce yıllık kilise, karşımda kalesi şehrin,

önemi yok 

çünkü ne onu ne de seni bebeğim!

ayıkıyorum gerçeği,

ne seni ne onu şekerim. 

yalnızca kendimi

Yalnızca kendim

isterim etmek şeffaf biraz cam biraz da düş gölgesi.


yalnızca yalnız

beni.

özellikle geceleyin.

27 sept 2023

 ale ge-orici kangrenleşmiş doğa imgeleriyle ahlaki açıklamaları yan yana diziyor,

peki ya bugünün bombardımanları da vincinin ütopik öngörüsünün diyalektik antitezleri midir?

felsefendeki aşkın öğenin ayaklarının yere basması için doğadan öte sanata dönüyor usta,

biz 112 tl peynire vermeme peşindeyiz, Balıkesirmışmiş, 

Ve anneminse canı televizyonun önündeki sehpanın üstüne çıkarttığı çorapları bırakmak çekiyor işte laf söylediği bana max 37 saat önce

Sonra bağırıyor öteye doğru, aferim oğlum çok cesur 

Aferim ona tabaklardan hiç korkma ZZZ


Geçmiş ile şimdinin yan yana getirildiği karelerin algılanmasını sağlayan tanıma'nın şok'u elektrik gibidir,

bu şokvarilik bilinçli algı düzleminde taklit edilip çoğaltılır.

aşk gibi bişey yaşanır.

ya da bol sesli inşaat.

bilişsel patlayıcılık aktif aksiyon içerir,

anarşit'sçe kesik kesik,

dindışı parçalarıyla bombardımanda.

ömür boyu bıçak yapacak biri geliyor aklıma, kuşbaz,

10-17 tansiyon,

sarımsağından ekonomisi, tıpkı annem gibi,

koca bir e harfi,

biraz eskimiş küp şeker var elinde,

midyelerimi kırdın diye kandırıyor Venüs beni.


Pasajların gözle görülür teorik armatürü, bir rüya alemi olarak seküler, sosyo-psikolojik bir modernlik teorisi ve devrimdi, 

sınıf bilinciyle aynı anlamı delen bu rüyadan kolektif uyanış anlayışı ya bir de hani,

evet evet bu formülasyonlar zati sık sık karşılaştığımız şeyler,

hı hı evet,

ana argüman ise tersine kapitalizm döneminde sanayileşmenin toplumsal dünyada bir yeniden-büyülenme yarattığı ve bunun aracılığıla, mitik güçleri yeniden harekete geçirdiği yönünde.

bölünde bölünmede ölünme.

Görgüsüzün pızığı,

Roman rakamlarıyla anılan dünya savaşları,

Tesadüfleri ihtimallere dahil etmek delilik de yaratırdı,

Salatalığın yeşil hali avucuna da dikelirdi,

Yolun kenarındaki tavuk ayağıyla poşeti de itelerdi,

Ateş böcekleri göle karışırken yanımda kalmanı da isterdim,

Jung petrol,  

Tüy denoru,

._-`°°`-_. 
[            ]
|            |
..............

bi an böyle bi şey yaptım ama ne bilmiyorum içini siz doldurun..

bukaç yıldır doldurulmayı bekleyen bir tapınak değil,
ya da sucuklu yumurta kabı.

December 18, 2023

bazı sabahlar sana daha yakınım,
bazen hiç yoksun buralarda.
önce aklımda, yalnızca aklımda.


2009
eksikliğin de yok değildi.
hafifçe döndü.

elektriksel hislerim

ay bu gün saklı gününde,
geceleyin karanlık bizi takip eder yine,
canavarlar ve kuşlar dolaşır ortalıkta,
yüzüm hüzne çok müsait ya,
bende hüzünlenirim bir kaç dakika.

alt katta komşum yok.
rahatım epeyce,
sevişme sesssssslerinden uzak,
üst katta yok.
kafa karıştırıcı birkaç dilim zencefil yaprağı,
kokusu berbat.
yüzüm hüzne çok müsait ya,
yıkarken akıttım gözlerimi, kirpiklerimi.

havada uçan bir kaç kitapla karşılaştım.
göç ediyorlarmışmış,
nie? dedim.
nireye? dedim.
tozlanmış sayfalarını ve kapaklarını sallayarak,
sıkıldık. dediler.
oysaki oysaki.....
sadece ben ve o.
yüzüm hüzne müsait ya,
biraz büktüm dudağımı,
birkaç saniye,
kitaplar uzaklaşırken buralardan.
yalandan üzüldüm aslında,
okudum ben onları ne de olsa.
şimdi rol yapma zamanı değil.

canavarlar paçalarıma yapıştı.
elektriksel hislerim uyuya kalmış.
nerden bilecektim ki;
geleceğin içinde yaşadığımızı.
soramazdım bunu.
ama neyse ki bu gün ay saklı gününde.
yüzüm hüzne çok müsait ya hani,
onun için zaten,
tüm bu düzülmelerim;
yüzmeyi bilmeyen balıklar için.
tüh tüh
çok hüzünlü.
di mi?


2008

 köpekten çıkan durumda ulusal uluma

gözlemliyorum bi bir kabsam anlamamam anlamsız bilmemem yabancı.

kalbimin atışı veya kolumdaki siyahbeyaz bileklikler ya da çantasını karıştıran biri

sokaktan duyulan bilmediğim dilden dua tabikli düdüklü sesine karışıyor

kuşlar burada da kuş 

bazen mavi

orada da yeşildi

açlık ise anlık bişeydir sonra kabulleniş gelir 

salakla salak oldum ama bırakıyorum salaklık salaklara kalsın

tam düşünmeden olucam diyorum

bişey hanım falan bey başıma dikiliyor,

yok istemiyorum teşekkürler. namaste.



d-ölmedin de tuhaf bir şekilde,

tansaş torbası pencereye takılmış duruyor istemsizce ses tos ses tiz iz toz

istihdam istisnam yaratmaaaa

vergine vereyim sus bağırma fişini kesiyim

güvenir güvenal estetik satan kadar batan da çıkar 

sikke sikke öderiz evham durul ya 

da sittin sene vermeyenler durursun kers hers motor

yatır toprağa sondj dön söndür dicem de

hala yanar ki durmaz o elektrik "bro


evin bir köşesine annesi geçiyor

annesi ne zaman mutfağa gitse kızı da peşinden gidiyor diye anne şikayetçi

salatalıkları sıcak suyla yıkama diyor

bu da ekonomiyi mutfaktan yaptıran bir anne

bağırıyor kızı bağırma diyor ama sanırım bağırmıyor da kızın istemediği bişey söylüyor anne

anneler hep kızlarının istemediği şeyler söylüyor gibi oluyor ama sanırım durum o değil 

durum aynı yukarıdaki gibi salamamamız

anneleri bırakamamamız

sanki bizim suçumuz varmış gibi

sanki ben dedim göbek bağımı kes diye doktor! 

rahat bırakın beni

ekonominizi ve

koparılmış bağlarımı geri sağlayın bana 

sokun beni içine miğdesinin gülüşünü bildiğim her yanıyla tenine girmeyi istediğim annemin

yerse itin beni içeri ekonomi falan istemeyin benden

kesmeyin elektriğimi


içilen suyun hesabını soruyor şimdi anne kızına, bol su iç diyor

ekonomi burada işlemiyor ama sıcak suyla el yıkamak yok. 


 nasıl yani, dümdüz simli beyaz kimsenin ihtiyacı olmaz?

şaşırdım doğrusu,

komatase up,

çocuk kitabından menü,

glamping saros sonra dönüş,

o işportadır sen pırlanta,

bülbüdün hala yanımda konuşurken yanan ekmek bekçisi,

kesmeyen falçata tahta cetvel elçisi,

d4rte bölünmüş yılanın pembe parlak çivisi,

hepsi de dönüyor küçük bir kasabanın gölü etrafında,

yanımda bir tek sen varsın, 

gözlerin var,

kokunu sevmiyorum ama öpüşlerin var,

çekik gözlerin,

bense göle çalmaya meraklı tepedeki ağaçları sayandan başkası olmamamın rahatlığıyım işte,

bir bardak cheng, biraz da bisiklet pedalı. 





 

 hg0 hgo hGo HgO diyor annem, çeşitli ses kaymaları farkı ile,

hgo herşey gönlünce olsun.

sanki kaderi fırtınada yazmışlar, ne yapsam ters sekiyor sanıyor gönlüm,

ancak cidden böyle damar bir yazıma ihtiyacım yok,

konu sağlık bakanlığı falan da değil ama

füzeler kalkıyor fizeler kalktı vizeler yok bazı rotalara

ben burada duruyorum hep Darağaç'ı belediyesi şanıyla,

kurmuşlar işte ne diceksin, mahalleden belediye mi olur serpilmektesin.

işte ben de burada duruyorum hep,

sırf çantalar unutulmasın diye,

sağlık bakanlığından yolladılar beni

işim bu, parti sonları kapıya yakın orta yerde durmak ve insanların bana çarpmasını sağlamak,

özellikle çantasızların önüne çıkarım, sırf çantalarını unuttuklarını hatırlasınlar diye,

ben burada duruyorum hep

siz merak etmeyin diyor annem.

Maçın kimyacı, lastik merdiven, 370TL artı cam, cenzefilli kumariye, çetrefilli gri 800 x 180

gel de inan ma

demorilize muşam ba.

December 17, 2023

 soruyorum, yazının yüzeyi yalnızca bu ekran değilken de var olan soruları,

soruyorum,

sanarsınız bir iş becerdim,

dram diyorum nasıl eylemin düzenlemeleri iseeylemin akışında çözüme bağlanacak olan bir takım hedeflerin ardına düşmüş kişiler nerede?

cidden insanları dost bilmek de karanlık ve hamursu.

oysa ben kendimi kendime göstermek için kendimi arıyorumdur,

onların işi gücü seks, emek ve zortu bok müsamma boşbeleş anca 

Ama yok düşünmemek lazım, ne anlamı var canım, düşünmeyelim.

ç

ü

n

k

ü,

düşünmeyen düşünce vardır.

sözünse özel konumu taa mağaradan dününüze aynı banal yerinde baraj kuruyor bedeninize,

sizin aklınız fikriniz pipide amma,

işte sonra kesilince tüm fatuş arkadaşım nerede arkadaşım ne?

işin aslı biz nasıl birbirimize sürekli dayatmalarda bulunuyorsak, başkaları da aynı şekilde sürekli bizim içimize işlerler,

ç

ü

n

k

ü,

sen valla yakınsın bilmemnne sanar devam edersin düşünmene,

onun umrunda değilsindir.

aslında en kötüsü onun umrunda hiç olmamışsındır, işte onu anladığın andır en önemlisi.

önemli,

ç 

ü

n

k

ü,

yeniden olmak için insan önce tüm geçmişini bilmeli,

unutmak öyle başlar.

ve geçmişe dair salladığı ne varsa, duygu his aidiyet, onun yokluğu dondurur adamı.

adam ise unutmaya dayalı yenilenme sürecinde kabullenemez tüm bayat dostlukları,

kabullenmesinin mümkğnatı yoktur olmayan şeyler korosudur bu,

olmayan şeyler.

iyi rastlantılara kapı kapatacak her arkadaşlıkları içe aktarıyoruz, yüzde 30

talep ediyoruz ve karşılılık yasası hep var, yüzde 56

anlamaya çalışıyorz, varlığı olgunlaştırma çabası bu yüzde 79

senin kabın küçükse dost yerin bunda suçu ne? işte bu yüzde yüz ediyor gülüşü uzak dahi olsa dostu dost olarak bilmiş anca sana dairdir, sana hakir, sana bakir, sana demedim mi üstün başın kir girme içeri çıkart at şu üstündekileri tezgah üstündeki kaba Şakir.

Bunların dışında geleneksel müzik üzerinde çalışmalar yapmış, bach, bethofeen, schubert gibi pestocuların kakıtlarını alışılagelenin dışına keken çalgı değişikliği volakize felan.

şimdi solumuza dönüp 2 adet bestesini izlemeye başlıyoruz...

evet dinlediğiniz gibi ihtiyacımız olan sanattır, boş inançlar değil. 

değişelim, görünüme değil telaffuza dayanır şekilde.

bu beyaz yüzeye konmuş bir selime yığını değil,

"metinlerarası kavramının bir iletişim aracına dönüştüğü bir palimpsestir."

ç

ü

n

k

ü

bulunmuş nesneye "çöp" adı vermemiz pragmatik açıdan mümkğn değildir,

olsa olsa belki bazı bazı dostlara,

evet korkarım ki kimi dostlara.


December 14, 2023

December 10, 2023


 

 istanbul 17 şubat 22 veya 21 editsiz:

Korkuyorumdur düşüncelerimden aslı nazar yarası

noktanın yeri mi kayıp dedirten cümle çabası

biliyorum en emellisi akla yatkını salın dalağı

bilinmez kederlerin içinden doğmuş düş çemberleri sıralı

belirsiz ses

ahmak anlatım

titreyişindeki tizdir tıkırtı

üstü dolu altı saklı

korkuyorumdur ezelden solgun torku temeli katman arası

anına dizgin takip çıkarısı

korkuyorumsa selden tözden muhabbet yarası

başım sağa çeker sevgi eksilmesin çeherinden yasası

eli yara dişler eti iterek köküne serp çekirdek çabası

belli mi olur belki de bezgindir masalı

soruyorum ya korkut sobası

dur bekle kaldırımları

tekar-ı selvere dayalı

sezgi tekeri parıltı şaşası

dur bekle kanımı akıtalı sevgidir korku tasası endam-ı yararı

Belki bana yıllar yıkanalı aklıma esmedi böyle gerçek böyle ılımlı bir düş pazarı

katı katman ahkamı var ya hani belirsiz siyağımsı arzu çıkmazı

yalansa salla kafanı

ahmaktır sanatı satan paspal papazı

şehr-i çeşit

belgin girdabı

korkuyorumdur çünkü hayat hayal sanalı aslında kaç gün oldu saymalı

korkuyorumdur anca düşler böyle aydınlık böyle şaşalı

korkuyorumdur korkudur kahrıma düşman tatarı

korkuyorumdur yine yalnız bir düş şeması

evi duvarı katmer şakası

zaman yalası zaman alası

girdabına neşe senlet eser asası

gün yüzü mavi beyaz güneşti sarımsı tuzak aşk

isli iksir inliyor çırası

ve harmoni dün yansın

kah keser kah serper

düş civarı anlık sezen kıymet bil tek tüner tüter hizası

ah be lübnan dolması

dur kalk bekle anca gelir titrek çalkantısı

biliyor musun bugün yine güzeldi ışısı istanbulun karışası vardı maviye su sel deniz gök deneden cik cik edası

beyaz kül tokası tomar sopası sokak ağzı ahbabı

bana ver deme gel sana yel eser söner em en ballı şakatı

elbet tembel seller eser de yer kitabı

korkuyorumdur sondan korkumdur don sibeli

atladı satır kesti kendini biteli

şimdi bir çiş bir su gidip döner kilidi bırak evdir temeli

sonu sondur korku dondur

don don don

sebebi


11 aralık 23 editli:

Korkuyorumdur düşüncelerimden aslı nazar yarası ilaç karası,

noktanın yeri mi kayıp dedirten cümle çabası yalan kakası,

biliyorum en emellisi akla yatkını salın dalağı banal yanağı,

bilinmez kederlerin içinden doğmuş düş çemberleri sıralı hey sen

belirsiz ses

ahmak anlatımdan sıyırmış paçayı koşuyor 4bölü3üstü2 yarısı

titreyişindeki tizdir tıkırtı işlemlere gelemezsin hiç biliyor karısı

üstü dolu altı saklı çember masası

korkuyorumdur ezelden solgun torku temeli katman arası çiyan kasası

anına dizgin takip çıkarısı ney dedin ney karmaşası

korkuyorumsa selden tözden muhabbet yarası süs yarasası

başım sağa çeker sevgi eksilmesin çeherinden yasası ahı mah tasası

eli yara dişler eti iterek köküne serp çekirdek çabası nah tasası

belli mi olur belki de bezgindir masalı yazdın yine yanlış taşa vur kafası

soruyorum ya korkut sobası soruyorum ben filozofik miyim şakası

dur bekle kaldırımları (bu yalnız kalmalı)

tekar-ı selvere dayalı

sezgi tekeri parıltı şaşası kah altın kah beyaz toz asası

dur bekle kanımı akıtalı sevgidir korku tasası endam-ı yararı bu ne anlam bu ne sıkıcı tıkırı

Belki bana yıllar yıkanalı aklıma esmedi böyle gerçek böyle ılımlı bir düş pazarı dalı kumarı

katı katman ahkamı var ya hani belirsiz siyağımsı arzu çıkmazı çan duvarı

yalansa salla kafanı yalansa salla kafanı salla kafanı

ahmaktır sanatı satan paspal papazı

şehr-i çeşit

belgin girdabı

korkuyorumdur çünkü hayat hayal sanalı aslında kaç gün oldu saymalı

aynı derdin tasası düüyor avcumdan yine diğer elim tutuyor onu, sevmiyor bırakmaz işte refleks naşansı

korkuyorumdur anca düşler böyle aydınlık böyle şaşalı

yok sanmam geri dön bak kakalı

korkuyorumdur korkudur kahrıma düşman tatarı

nah kazarı

korkuyorumdur yine yalnız bir düş şeması

kokan don arası

evi duvarı katmer şakası

bırakmışlık çıbanı

zaman yalası zaman alası

mod koparı mod satarı

girdabına neşe senlet eser asası

senlet ha senlet bakalım ne der en son ananla gördüğün kırmızı deniz yıldızı

gün yüzü mavi beyaz güneşti sarımsı tuzak aşk

ne güzel uydu devamı

isli iksir inliyor çırası

ve harmoni dün yansın

kah keser kah serper

düş civarı anlık sezen kıymet bil tek tüner tüter hizası

ah be lübnan dolması!

dur kalk bekle anca gelir titrek çalkantısı

biliyor musun bugün yine güzeldi ışısı istanbulun karışası vardı maviye su sel deniz gök deneden cik cik edası

sankı manzara var karşısında salak ahmağı

beyaz kül tokası tomar sopası sokak ağzı ahbabı

pıss pısss etrafa yayılıyor sır tomarı

bana ver deme gel sana yel eser söner em en ballı şakatı

elbet tembel seller eser de yer kitabı

korkuyorumdur sondan korkumdur don sınavı

atladı satır kesti kendini biteli şişmez sağ bilek kanalı

şimdi bir çiş bir su gidip döner kilidi bırak evdir temeli gıcıklar gibi sallayacaklarmış seni oradan belli

sonu sondur korku dondur

don don don

sebebi

ben sebebi bu kadar da fasulyeden.

i drink milk every day

Blog Archive