November 21, 2009

diyorum ki;bulutları topla bana
yatağın en içinden,
poponu duvara dönmüş;
bakıyorsun yüzüme.
kızıyorum çarşaflara birer birer,
örtmeyin pislikleri!

diyorum ki;gel sarıl bana
yapraklar var şimdi ayak uçlarında,
ısıtıyorlar gözlerini,
nefesini,
nefesini benden uzaklaştırıyorlar.
bağırıyorum onlara,
sonbahardayız!gidin artık..
yolunuz uzun..

diyorum ki;gör artık gerçeği
karşı çıkıyorsun bana,
hava da senin tarafında
ve denizler de
ve ötekiler de.
dönüyorum arkamı sana,
sigara yakıyorum,
dumanı bile senden yana.
karşılık veriyorum fazla üzmeden bedenimi;
endişelenme,daha sabah olmadı.

ve rüzgarlar öpmek istiyo dudaklarını,
kuşlar şarkı söylüyor sana.
kuşlar sana şarkı söylüyor her sabah.
kızıyorum onlara.
diyorum ki;kapa kulaklarını,uyma onlara.
uyma yaz ayına,güneşli sabahlara.

diyorum ki;gel yanıma.
yaparaklar sana sarılamaz,
kuşlar sevişmeyi bilmez.
söndürüyorum sigaramı.
dönüyosun poponu yine bana.

November 20, 2009


elime aldım kağıdı.
sanıyorum ki bu senin yazındı.
gecenin kendisinden nefret ettiği saatlerde çıkmıştı karşıma.
okudum.
bir kıza yakışmıyacak bi hareketti yazılanlarda gizlenen şeyler.
kağıdın arkasını çevirdim,
üzerinde izlerin vardı.
kinin izleri,nefretin izleri,ve de çağresizlik izleri.
kağıdı masaya koydum.
sırıtarak bakıyordu yüzüme.
gülüyordu bana.
parmaklarının kokusu sinmişti yazılarına.
fikirlerinin anlamsızlığı.
bir daha okudum yazdıklarını.
hala gülüyordu bana.
geç kaldın diyordu.
güçlüydüm,attım onu köşeye
'dur bakalım'dedim.
'bana aşktan bahsetme'
seni yanımda hissetiriyodu bana kelimelerin.
dağınıklığı gözlerimi yoruyordu,
düzensizliği hiçliğimi yansıtıyordu.
'dur bakalım'dedim.
'bu gerçek sen olma'
fikrini gömmüştün içine,
asiliğinin netliği uzaktan belliydi.
gülüyordum.
konuşuyordu bir de,
senden daha da açıktı sözleri,
daha gerçekçi.
'dur bakalım'dedim.
'burda işin ne?'
gizlediğin o bütün sırların anlamsız kelimelerinden fışkırıyordu dışarıya,
anlamıştım seni.
tanıyordum şimdi.
artık sırıtamıyordu yüzüme,
tıpkı yakalanmış bir seri katil gibi kin dolu gözleri vardı kağıdın.
buğulu ve sinirli.
'dur bakalım'dedim.
ittim elimin tersiyle.
gece çoktan vazgeçmişti saklanmaktan.
bu sendin.
ap açık duruyordun karşımda.
çırılçıplak.
korkmaya başlamıştın-haklıydın.
'dur bakalım'dedim.
'yazılar yalan söylemez.'
giyin üstünü.
saat daha erken.
gece camdan bana bakıyordu,
utanmıştı senden.
manzarayı kapatıyordun.
acı çekiyordun ve yanılmamalıydın.
'dur bakalım'dedim.
benden bu kadar.
üzülen,sıkılan,direnen bişey var içimde.
hile yapıyordum.
kitabın arasına soktum seni.
gece ışıktan kaçmaya başlamıştı,ağlıyordu.
göz yaşlarını duydum.
güçlüydüm,aldım onu baştan elime
'dur bakalım'dedim.
'yanlış yerdesin.'
çıkardım attım onu dışarıya.
güneş geceyi yakalamıştı tam o sırada.
bu sefer ben sırıttım içeriden ona.
'sus bakalım'dedim.
'boşuna ağlama.'
di mi?
sigara içiyordu.ama öyle basit bi içiş değildi bu.

November 16, 2009

ya ben?bilmiyorum.

bazı sabahlar aniden uyanıp kendi kendimi paylıyorum"neden herşeyi düşünmesi gereken kişi sensin sanıyorsun?"
bi sabah yine olabildiğince erkenden uyanmaya karar verdim.gün içerisinde yapıcak fazla işim yoktu ama,dışarı çıkar;bişeyler atıştırıp bi parka giderdim.ucuz sigara eşliğinde tüm insanların parkı yolmuşcasına kullanıp,yürüyüp gidişlerini izlerdim-kitap okurdum.günlük yapılabilecek,en az yorucu bundan başka ne olabilirdi ki!yanılıyordum.
uyandığımda-o gün-havanın bu kadar soğuk olabileceğini hesaba katmadan,üzerime öylesine şeyler geçirip dışarı atıverdim kendimi.ilk işim sabahın o saatinde açık bir bakkal bulmaktı.sis sokaklara sinmişti.ellerim ceplerimde sadece önüme bakarak yürüyordum,soğuk bir süre sonra umrumda olmadı bile.köşedeki bakkala girip sigara,kibrit türünde,beni bir gün idare edebilecek ihtiyaçlarımı alıp çıktım ordan.adam amma da soğuktu!havanın soğuk olduğu yetmemiş gibi insanlar nasıl da kendilerini diğer insanlardan-bu kadar kötü-soyutlayıp etrafa iğrenç bir nefret yayarlar ki?daha sabahın ilk saatlerinden nefret ettim gördüğüm yüzlerden.hafif yağmur çiselese bile bu nefreti akıtamadı üzerimden.
ama ben yine de uzun süre yürüyüp insanların yüzlerini izlemeye ve pislik yüz ifadeleri toplamaya devam edecektim.
amansız kaldırımlarda eskidi ayaklarım.geceleri ve sabahları benim için günün anlamını ifade edebilirdi sadece.
saat onikiyi vurup insanlar belirdiğinde,etrafta,nefret ederdim onlardan ve etraftan.
parkın en kuytu köşesindeki bankı aradım dakikalarca.nedense hiç biri bana tam anlamyıyla kuytu gibi görünmedi.nerede öpüşüyor bu insanlar!
büyük bir ağacın gölgesinde kalmış bank göründü gözüme uzaktan.yavaş yavaş yakınlaştım ona,aniden de oturdum.tahta nemliydi.ve eski kokuyordu bu park.çok sevdim boşluğunu,daha bir insan bile yoktu.ne mutlu etti beni öten kuşlar,ne mutlu oldum havanın soğuk olmasından!
çünkü soğuk havalarda insanlar her zaman kısa yolları kullanırlardı.fazla etrafta görünmeden gidebilecekleri yerlere hemen gider,sokaklarda oyalanmazlardı.
soğu hava soğu!buz ol,buz kesil,dondur ellerimi!
kitabı açtım.
"ben deli bir adamım...içi nefret dolu,yalnız bir adamım ben.falan filan falan filan.üstelik boş amaçları olan bir insanım.."
kapattım kapağı.istemiyordum o an okumak.bi hayat okumak istemiyordum hiç.hele de beni anlatan.belliydi adamın bana benzediği.ilk cümleden ele vermişti kendini.nefret ettim kitaptaki kahramandan.kitabı cebime geri soktum.sigaramı çıkartıp ağzıma yerleştirdim.muhtemelen yüzüm buruş buruştu.kaşlarım çatık.sigarayı yaktım.havadaki sislerle beraber sigara dumanı üzerime yapıştı.uzakta bir kaç insan görmeye başlamıştım bile.
'lütfen güneş geç açsın'
yapraklar yerleri yalıyordu.sonbaharı her mevsimden daha çok seviyordum.renklerinin matlığı beni çok etkiliyor ve hüzün havasıda beni mutlu ediyordu.çıplak kalmış ağaç gövdelerini başka cisimlere benzetmen çok eğlenceli bir iş oluyordu.mesela bir kadın vücudu..özellikle de kadın vücutlarına benzerdi hepsi!en kötüsünden en iyisine,bakmayı bilecektin sadece.
uzaktan sisin içinden birinin bana doğru geldiğini farkedince düşüncelerim uçtu gitti.gelen kişi;şişman bi adamdı.muhtemelen kötü bir işe sahipti.kurbağaya benziyordu hatta,giyinişi,yüzü..tam bir kurbağaydı bu adam.yalnızdı da.karısını çok üzmüştü zamanında küçük kızıyla büyük oğlu onu aramaz olmuştu.parasız kalmıştı.hiç yoktan ortanca çocuğu-iyi kalpli kızı arada bir uğrardı leş kokulu evine-o kadar.yalnız ölmeyi hak ediyordu o.annesine ve babasına da hep kötü davranmıştı zaten.ne kötü bir gençti eskiden!herkes ondan nefret etmişti.kinci,çıkarcı,paracıydı.ama bak şimdi bi haline!nerede para?nerede mutluluk?anlayamamıştı hiç hayatın gerçeklerini,hayatın ne olduğunu bilememişti hiç-bilemeyecekti de.pişman ama şimdi,önce annesinden ve babasından özürdilemek ister sabahları sonra da karısından.ah ne güzel kadındı şu karısı!hiç hak etmememişti böyle taş kalpli bi adamı!yazık etti güzelliğine.ama iyi topladı kendini.çok geçmeden saygın bir iş adamı evlendi onunla.haklı ama iş adamı kadın hem güzel hem de çalışkan bir kadındı.sokakta yalnız bırakılmaya gelmeyecek kadar narindi o.
önümden geçti gitti.arkasından izledim onu.evet evet,herşeyde haklıydım.yapmıştı bunları.etrafa kokusu yayılıyordu yaptıklarının.insanlara kendini nefret ettirdiği gibi şimdi nefret ediyordu hayattan.hak yerini bulacaktı ama!bulacaktı tabii..
sigaramı kaldırımın ilerisine doğru,bi su birinkitisine attım.'cıss'sesin duyar gibi oldum hafiften.ya da beynimde canlandırdım o sesi.emin olamadığım için kibritimi çıkarttım.yaktım fırlattım suya.havada söndü körolası şey.bi tane daha yaktım.o da aynı boktu.bi tane daha,bi tane daha..peş peşe,usanmadan..beş altı tane kibritim kalmıştı.çoğu havada sönmüş,çoğundan da 'cıs'sesi çıkmamıştı bile.cebime geri attım kibriti.körolası şey!
uzun süre sesleri dinledim.beynimi kirletti çoğu.aptal arabalar,küfür edercesine ilerleyen motorlar.kuş sesleri yenik düştü insanlığın yarattığı lanet seslere.bir sigara daha yaktım.mutsuz rolündeydim bugün.bütün gün sigara içecektim.planım burda oturmak ve sigara içmekti.olmadı ıssız bir mahalle bulup dolanırdım oralarda.fazla insan-özellikle de çocuk olmayan bi mahalle olacaktı ama o-hiç tahamül edemezdim çocukların durmadan bağırışlarına.ama bilirdim onlar çok şey düşündürür insana.çocuklar!ne garip yaratıklar onlar!
küçüklüğüm geldi aklıma.minik bi arabam vardı küçükken.annem yalnız bi kadındı.babam vardı ama fazla konuşmaz ve ya hep işe gider ya da uzaklara..yalnızdı annem.bi ben vardım hayatında.bana babamın ona verdiği yemek parasıyla araba almıştı bir gün.hiç istememiştim halbuki bir araba.alıvermişti işte.anneydi sonuçta.uzun süre-bir iki yıl kadar ellemedim onu.sonralarda sıkıntıdan aldım bi gün elime.paramparça yaptım arabayı.ne salak şeysin sen!sana ihtiyacım yok benim!çocukluğum sensiz de geçebilir benim!diye bağırdım arkasından.annem hiç belli etmesede biliyordum üzüldüğünü.parçalarını bir kutuya koyup sakladığımı hatırlıyorum.kimbilir hangi çöplükte şimdi!
çocukluğum hep,birşeyleri sorgulayarak ve birşeylere karşı hep nefret duyarak geçmişti.ne bir arkadaşım vardı ne de bi kişinin ismini bilirdim.okula giderken hep uzun yolu kullanırdım.kimseyle karşılaşmayım diye.yalnızlığın getireceği bişey olucak ki düzgün konuşamazdım bile.aslında vardı biri,arkadaş mıydı değil miydi bilmiyorum ama vardı işte birisi!alt komşumuzdu.yaşlı bir kadın.ne güzel kurabiye yapardı!sevmezdim,yemezdim hiç ama kokusundan bilirdim nasıl güzel olduklarını..çok konuşkan bi kadındı,hızlı konuşanlardan değil,ya da saçma konuşanlardan.yavaş yavaş ve mantıklıca.çoğu şeyi ondan öğrendim diyebilirim-yaşamıma düzgün başlamamı sağlayacak şeyler.yıllarım geçti onun eskimiş küf kokulu koltuğunda.hatırlıyorumda bir gün alt kata indiğimde eşyalarının toplandığını gördüm,tanımadığım insanlar tarafından.ölmüştü.bu kadar basitti.bu kadar olağan.hiç unutmamıştım onu.unutmazdım.tek arkadaşımdı!
sigaramı fırlattım,bu sefer suya fırlatmadım.o sesi duyabilecek miydim,hiç merak etmiyordum.sis biraz dağılır gibiydi.kitabı çıkartıp her hangibir sayfadan okumaya devam ettim.
"her şeye çok önem veriyor demesinler diye buluşma yerine hep sonradan giderdim.etraftaki insanların düşünceleri yüzlerine yansıyor diye onların o çirkin yüzlerine bakardım,onları saydığımdan değil.buluşma yerine vardığımda.ikisi beni yine görmezden geldi.diğeri ise alışılmış bir şekilde selamladı.kapıda onu beklemek aşağlayıcı bişey olsada katlandım.anlaşılan son gelen ben olamamıştım.içeri geçtik,yemeğe bu kadar para verdiğimi aklımdan çıkarmayarak yuttum her lokmamı..."
bir kaç sayfa daha atlamaya karar verdim.kitabı başından okumam gerektiğini ve okuyacağımı bal gibi biliyordum.ama bazı şeylere engel olamıyordum bu sabah.sanki alışkanlıklarım başka birinin alışkanlıklarıymışcasınaydı.beğenmedim alışkanlıklarımı.
"tekardan bardağı alıp,suyu içmmeye başladı.sanki beni takmıyormuşcasına yan gözle bana bakıp işine devam etti.kibiri gözlerine yansımış,gözlerime akıyordu.sesimi çıkartmadan işini yarım yamalak-ona göre tam-yapışını izledim.biraz sonra aniden kalkıp;
-benden bu kadar,gidiyorum.dedim yüksek bir sesle.umrunda bile değildi!işine devam etti.yüzüme bile bakmadı.bir dakika kadar bir tepki vermesini bekledikten sonra-hiç bir şey yapmayınca kendimi sokağa attım.yine kendimle kalmıştım.zaten bunu istemiyor muydum?bu sorumu cevaplamadan yürümeye koyuldum.saat çoktan geceye yakınlaşmıştı..."
bi anda sesler duydum.kız sesleri.kafamı kaldırdığımda karşıdan gelen üç genç kızı gördüm.uzaktan ne kadar da güzellerdi.iki sarışın,bir kumral.hayatlarının en güzel yıllarındalar.ama muhtemelen farkında bile değillerdi.liseli kızlar!ne beklersin ki?!yakınlaştıklarında onları daha iyi bir şekilde incelemeye koyuldum.yavaş yürüyorlardı ve çok da sesli konuşmuyorlardı.içlerinden biri-sarışın olanlarından biri-biraz arkadan geliyordu.sessizce ağaçları izliyordu.kollarının arasında almaya çalışsan asla alamayacağın türde sıkı sıkı tuttuğu şeylere bakmaya çalıştım.kitaplar!ne okurdu bu kız?hangi yazarlar onu mutlu eder hangileri üzerdi?hangi yazarlarda kendini bulur,hangisi ona hayatın anlamını verebilmişti?belki hiç biri..bilmek istedim okuduklarını.tanımak istedim o kızı.sabah kaçta kalkar,geceleri kaçta yatar.bir kitabı sadece okur mu,yoksa onu gerçekten okur mu?
diğer ikisinden geri kalmıştı.git gide yakınlaştı bana.gözleri etrafı yalayıp yutuyordu.bana da bak!geçti gitti.ne baktı ne de elindeki kitabı görebildim.çok sinirlendim kıza.salaktı bence,baya hem de.insan yüzü görmeye korkan bi salaktı o!kitap okusan ne yazar?salaksan..hiç sevmemiştim zaten onu.aralarındaki en mantıksız kişi o görünüyordu.diğer kızlar?ah ne iyiyiydi onlar.onlar,bakmıştı bana.biliyordum.onlar salak değildi.
kafamı diğer yöne,umursamadan çevirdim.park dolmaya başlamıştı.çok ilerlerde bir kaç kişi çarpıyordu gözüme,onlar da benim gibi oturuyorlardı.ne yaparlar ederler bilmem ama dünya da tek olmadığımı anlamamı sağlamışlardı.tek parkta oturan insan olmak istedim o anda.sadece bana özgü olsun.sadece ben yapabileyim onu.
bir sigara daha yaktım.sigaranın bağımlısı falan değildim.sadece hayatın sıkıcılığındandı bu alışkanlığım.evet alışkanlıktı o bağımlılık değil.içeme duman çekmeye ihtiyacım yoktu,elimde tutacağım,yakacağım-yani uğraşacağım-zaman geçireceğim saçma bi alışkanlıktı o.bazı zamanlar onun yerine kalemlerle oynardım.hatta kalemlerle oynamak nasıl bağımlılık değilse sigara içmekte bağımlılık değildi benim için.belki bu kendime söylediğim en büyük yalanlardan biriydi ama bunun sayesinde,yani alışkanlıkların arada bir değişebildiğini bilmemin sayesinde,bırakıyordum sigarayı uzun süre.içmiyordum.umrumda olmuyordu sigara.aklımın ucundan geçmiyordu.ta ki hayat bana sıkıntıyı hatırlatıncaya dek.alışkanlıkların en iyisi olup çıkıyordu sigara karşıma.
sabahın bana her zaman verdiği huzur fazla yoktu bu sıralar ortalarda.insanlar acımadan herşeyi yok ettikleri gibi-bunu da-huzuru da-yok ediyorlardı günden güne.bazen insan olmaktan nefret ederdim.bunlar insan,ben de insanım.fil olsam ya!ya da her hangibir iğrenç böcek de olur.ne farkeder!nefretlerimi kendime sakladıkça,daha çoğalıyorlardı.gelip geçen insanlara anlatamazdım ya bunları.anlamazlardı.ama hayvanlar,bitkiler..her zaman anlardı onlar.sen farketmesen bile dinlerlerdi seni.tamam,onlar hiç anlamazdı,yanılıyorum,biliyorum,ama en azından bir insandan daha iyi seni dinleyebildikleri bile olurdu bazen-çoğunlukla(!)
artık gelip geçen insanlara bir hayat yazmaktan sıkılmıştım.hem zaten hangisine iyi bir hayat bahşetmiştim ki!kimin hayatı gerçekten hayattı?kimsenin.
kitabı elime yeniden aldım.bu sefer açıcağım sayfayı biliyordum.son sayfayı açıcaktım.son satırı okuyacaktım.saat de geç olmuştu zaten,artık uzaklaşmalıydım insanlarla dolmaya başlayan bu sokaklardan,eve gitmeli,biraz dinlenmeli-ki beni yoran şey düşüncelerimdi-gece yeniden çıkmalıydım.gecenin yüzünü düşünmeliydim biraz.öğlenlerden nefret ederdim zaten,anlamsız bir kalabalığa maruz kalan öğle vakti.ne yazık sana!ama geceleri.geceleri nerdesiniz?geceler bu kadar mı ürkütüyor sizi?halbuki her yer geceleri de aynı..kısıtlanmış düşüncelerinizden biri ise geceleri sizi eve sokan düşüncedir.acıdım geceleri sokakların kokusunu daha hiç duymamış insanlara.teker teker.sigaramı atmadan önce bi tane daha yaktım onunla,az kibritim kaldığını unutmamıştım..
yavaşça ve narince çevirdim sayfaları.sona geldiğimde,minik bir esinti başlamıştı.aşk kokan ama aşktan nefret eden bi rüzgardı bu.ona aşkı sorsan bilemezdi bile.ama aşk kokuyordu,besbelliydi!
"devam edemeceğini bildiğinden dolayı anlatmayı bırakmıştı.ama biz biraz geride dursak da olur,sanıyorum."
kitabı kapattım.kimbilir ne harikulade bir kitaptı bu!neler anlattı kimbilir.kimbilir nelerin farkına varıcam onun sayesinde.kimbilir kaç ayda yaşayabileceğim duyguları birkaç sayfada yaşatıcak bana.cebime koydum.ayağa kalktım ve geldiğim yoldan geri ilerlemeye başladım.yollar hala yoldu.nem birikmişti üstlerinde,ağır ağır.insanlar ezmeye başlamıştı onları.canları acıyordu-hiç olmadığı kadar.üzülüyordum yollara,seviyordum onları.onlar olmasa..sigaramı yere atıp topuğumla ondan günün nefretini çıkarttım.eve girmeme az kalmıştı.tam zamanıydı!insanlar akın akın çıkıyordu dışarı.ne varsa dışarıda!tamam,dünya var burda.gerçekten görebiliyor musunuz dünyayı?gerçekten doğru yerden mi bakıyorsunuz dünyaya?bakabiliyor musun?-sanmıyordum.ellerimi ceplerime koydum.ya ben?bilmiyorum.hava hala soğuktu,çok değil ama.apartmanın kapısına geldiğimde şöyle döndüm baktım bir sokağa-sokağıma.ne çirkindi sesi,ne büyük bir hüzünle bakıyordu bana..merdivenlere ilerledim sokağa çaktırmadan.
daireme geldiğimde,herşey daha güzeldi.çünkü bu kapının ardında başlayan dünya,benim kendime yarattığım bir dünyaydı.dünya içinde dünya.benim kurallarım ve benim isteklerime boğulmuş dünyanın bir dünyasıydı burası.hafiften gülümsedim dünyama.cama olabildiğince uzak bir koltuğa oturdum.benim dünyam!kitabı açtım.geceye daha çok vardı.
"ben deli bir adamım.içi nefret dolu yalnız bir adamım ben...."
bir sigara yaktım.

November 13, 2009

Mesi(dört)

yeterince yenilebilir bir lokma gibiydi elindeki,ama adeta yiyemiyecek gibi gözlerini korkulu bir biçimde ona dikmiş kaşlarını havaya kaldırmıştı.çatalı indirdi.bir nefes aldı.karşısında duran kızın gözlerine baktı;
-"ya sen?"dedi.
karşısındaki kız şimdi düşüncelere dalmıştı.sanki ona okyanusun kaç metre derin olduğu türde zor bir soru sorulmuşcasına düşündü.
-"muhtemelen ben de yiyemezdim."dedi kız.karşısındaki gülümsedi.suyundan bir yudum aldı ve gün içerisinde o masaya oturmuş kişilerin hepsinin izi olan masaya baktı durdu.elleri bacaklarının üstünde bacakları ise onunkilerin arasındaydı.
kız biraz telaşla izliyordu karşısındakini,lokmasını sayıyor ve her lokmada 'eh biraz daha hızlı' dercesine gözlerine bakıp onu rahatsız ediyordu.kafasını yan masaya çevirip biraz onları rahatsız etmeye koyuldu.
yan masada iki yaşlı insanla-biri kadın diğeri erkek-bir 'genç' çocuk oturuyordu.çocuğu izlemeye başladı.bembeyaz teni vardı.güldüğünde dişlerinin beyazlığı bardaklardan etrafa yayılıp ışığa yardımcı olacak şekilde bir parlaklık yayıyordu ve gözleri yemyeşildi.ellerinin titrekliği gözünden kaçmamıştı ama-ve de güzellikleri.çocuk bardağını eline alarak izlendiğini farkettiğini kıza belli edercesine içiceğini içme süresince onun gözlerine baktı.-çocuk gerçektende pamuk gibiydi.
kız hiç kendini bozmadan masayı ve çocuğun hareketlerini izlemeye devam etti.epeyce sıkılmış olması onun böyle saçma şeyler yapmasını masum gösterip,yaptığı işi kesmemesini sağlamaktaydı.
çocuğun yanındaki iki yaşlı insandan biri-kadın-çocuğa hep onu üzecek şeyler söylüyordu ki kadın ağzını açtığında çocuğun yüzü hemen dümdüz olup matlaşıyordu.ama allahtan diğer insan-adam-onun neşesini yerine getirmeyi iyi biliyor gibiydi.
kız önüne döndü.o hala yemeğini bitirmemişti.
-"daha ne kadar?"dedi.
-"bir kaç lokmam daha var,ve de bir tane de sigaram."
kız çocuğa döndü ve gözleri öpüştü.çocuk yavaşça ve sakin bir şekilde ayağa kalkıp,kızın yanından geçti,kız da onu izlemekteydi,ve tuvalete doğru ilerledi.
kız hafiften sola doğru eğilip onun arkasına doğru gözlerini dikti,düşündü;
*tuvalete varmaya bir kaç adımı vardı.saçlarını düzeltti ve içeri daldı.çocuk onu orada,öylece bekliyordu.
-"hey"dedi kız.çocuk suyu açıp ellerini yıkamaya başladı.
-"hey,naber?"
kız biraz panikledi ama bozuntuya vermemesi gerekirdi.
-"yemeğimi yedim"dedi.
-"iyi yaptın,seni dışarıda bekliyorum."
ve çocuk çıktı.
kız masasına gidip-ki çoktan kurmuştu bile;
-"acilen gitmeliyim"dedi.o şaşkındı.anlayamadı.
-"nereye?daha sigaramı içmedim"
kız aldırış etmeden eşyalarını alıp onun gözlerine baktı.
-"niye gidiyorsun,noldu?"dedi yine o.
-"benden bu kadar,seni terk ediyorum."dedi ve arkasını döndü,hızlı adımlarla kapıya yöneldi.çocuğun masasındaki iki yaşlı insan-kadınla adam-ona bakıyorlardı.kız bir an tedirgin olduktan sonra sanki onlarla hiç bi alakası yokmuş gibi kapıdan çıktı.çocuk gerçektende bu soğuk havada,dışarıda onu bekliyordu.
çocuk gülümsedi.motoru göstererek;
-"hadi"dedi.kız hemen arkasına atladı ve rüzgar saçlarını okşadı.unutulmuş bi sokaktaki eskimiş bi ağacın dibine geldiklerinde,kız,gözlerini açtı.ilk defa çok mutlu olduğunu anladı.garip bir yer,farklı insan,konuşulacak çok şey ve gecenin sisinden mırıltılar.
çocuk motorunun gözünden bir battaniye çıkartıp ağacın dibine serdi.
gözleri çok ilgi çekiciydi.
oturdular.
cildide mis gibi ve parlaktı,beyazdı.çocuk önce biraz kendinden bahsetti sonra da sadece kızı dinledi.kız ilişkisinin yeni bittiğinden,sevgilisinden daha biraz önce ayrıldığından bahsetmek isterdi ama o konulara hiç girmeden masum yalanlarla,biraz süslü cümlelerle hayattaki amaçlarına hiç değinmeden günlük yaşantısından bilgiler verip,şirin bir şekilde konuyu kapattı.hava epey soğumuştu.
çocuk motoru göstererek;
-"bize gidelim mi?"dedi.kız da olur dercesine başını sallayıp ayağa kalktı.*
..
-"hey!beni dinlemiyor musun sen?"dedi kızın karşısında oturan kişi.kız bi anda kafasını sallayıp gözünü tuvaletin kapısından aldı ve ona getirdi.
-"ne dedin?bişey düşünüyordum?"
-"hadi bize gidelim"diye tekrarladı.o sırada çocuk kapıdan çıktı ve kıza hiç bakmadan masasına oturdu.kız onun kalbini çok kırmış olduğunu düşünüp baya üzüldü.gitmesi gerekirdi,çocuk orda onu kimbilir kaç dakika beklemişti.şimdi kimbilir benim hakkımda ne kötü düşünüyordur diye kendini yedi bitirdi.
-"tamam"dedi kız.ayağa kalktı ve çeketini giydi.o çoktan ilerlemeye başlamıştı.kızda arkasından hem onu takip ediyor hem de izliyordu.son bir kez çocuğa bakmak için arkasını döndü ve çocuk da ona bakıyordu.ağlamak geldi içinden-hüngür hüngür.o sırada garsonlardan biri Mesi'ye çarptı.
-"pardon bayan"dedi.kız da fazla aldırış etmeden Mesi'nin kolundan tuttu dışarı çıkarttı.
Mesi gülümseyerek kızın suratına bakıyordu.
soğuk içlerine işlemişti ve kız Mesinin elini bırakmak istemiyordu.
çocuğu düşündü.

  1. Dandy warhols-we used to be friends
  2. The velvet underground-who loves the sun
  3. The phoenix foundation-blue summer
  4. The kills-wait
  5. The cribs-another number
  6. The aggrolites-womens rules
  7. The jesus and mary chain-just like honey
  8. Grandaddy-a.m 180
  9. Animal collective-peacebone
  10. The rakes-22 grand job
  11. Suburban kids with biblical names-rent a wreck
  12. Muncausen by proxy-sweet ballad
  13. Noah and the whale-5 years time
  14. Math and physics club-la la la lisa
  15. The vaselines-you think you're a man
  16. Grizzly bear-two weeks
  17. M83-kim&jessie
  18. MGMT-time to pretend (aha)
indirmek için;
hoppidi

November 11, 2009


  1. The velvet underground-heroin
  2. The smiths-i am human
  3. The dandy warhols-godless
  4. The jesus and mary chain-some candy talking
  5. Pasific UV-tremolo
  6. Grandaddy-he's simple,he's dumb,he's the pilot
  7. Trobbing gristle-convincing people
  8. The brain jonestown massacre-nevertheless
  9. Aarktica-bleeding light
  10. Lush-the invisible man
  11. New model army-white coats
  12. Cocteau twins-amelia
  13. Skywave-over and over
  14. My bloody valentine-(when you wake)you're still in a dream
  15. Gray strawberries-frozen
  16. Wilco-i am trying to break your heart
  17. Smog-bathysphere
  18. Galaxie 500-blue thunder
  19. This mortal coil-sixteen days-gathering dust

tık.

November 9, 2009

çok defa küsmüşümdür.
"bir defa düşünmelisin."
anlamadığım şeyler var.kitaplarda aradığım.kafamı bile bile karıştırmaya zorladığım insanlar.çok kez baktım gözlerine.keşke anlatılmak istenen vurgulu anlamsızlıklardan uzakdurabilen biri olmayı başarabilseymişim dedim kendi kendime.
"aslında başında gördüğün kişi ile şimdi göremediğin kişi,her türlü,aynı kişi."
avuçlarımın içindeki asaletsizlik göz yaşlarının bekçisi olan,canavar,sen-benim yarattığım bir sen ama,gerçek sen bu olamazsın çünkü-dün gece bana uğramadı yine.söylediklerim beni bukadar yakamaz diye bağırdım arkandan,ne de güzel üzülürdün arada.canavar.
"bir defa ağlamalısın."
kestim,yapıştırdım bazı sayfalardaki sözleri birbirlerine,her türlü bana istediğimi veremedi,Boris,John belki Shakespeare bile;
'bu yazdığım aşk değilse,ben hiç yazmadım,ya da hiç kimse aşık olmadı.'
bazıları hiç okumadı,bazıları da hiç aşık olmadı.evet(gülüyorum)

sadece kafanızı karıştırıyorum.ben okudum da,o yazdı da,belki aşık bile olmuş olabilirim.
konu bu değil.durun geri dönmeliyim.
ama bakın bu genelde bi taktiktir.söyleyecek-bişey-bulamıyorsan-söyleneni-tekrar-et-taktiği.fazla kullanım boşluğun göstergesi değil de,tutukluğun belirtisidir.tutuğum biraz.
olumsuzlukla başladığım cümlelerin ardından gelen kafa karıştırıcı mantıksızlık gülüşlerinden sonra başa dönüp düzeltmem gereken yerler var şimdi;bana istediğimi veremedi derken ben,orda bişey vermedi demek istemem tabii.-çünkü biz her okuduğumuz kitaptan sonra ağlayıp'daha o kadar çok okunacak kitap var ki!'diyen türden insanlar olduğumuza göre,orada anlatmak istediğim bir konu odaklı aranan şeyin bulunamaması ki onu bulamamın nedeni de ne aradığımı bilmediğimden kaynaklanan bir mantık hatası göstergesidir.

..
bazı düşüncelerimden kaçıp kurtulamıyorum bir türlü.bazen onlar korkuların en korkutucusu oluyorlar,beynimde bütünden bütüne belirginleşiyorlar ve bir hayalet gibi gitgide yaklaşıyorlar.tükenmişliğimden arada bir sadece bir yerde boş boş oturup kalp atışlarımı dinleyecek kadar saçmaladığım bile oluyor-bunun yerine saatlerce bile dolaşsam,o atışları dinlemenin yerini tutamıyor ama,o denli hazzı var bazen.
her türlü yapayalnız olduğumun ve beni kimsenin anlamadığı bilincine varıyorum sabahları.yaşamın yüzeysel oyunlarıyla yetinip geçici bir sevince bile varım şu sıralar.tekrar tekrar üst üste başımı kaldıramayaşım yastıktan bana benim ben olma isteğimi hızlıdan hızlıya azaltmakta ve bir çok soruyu ard arda sorarak ilk önce kendi beynimi sonra da sorduğum kişi veya kişilerin beynini yormaktaydı.vazgeçtim sorulardan.soru sormak sıkıyor beni çünkü.istemiyorum öğrenmek.
tamam.yalan söyledim.basbayağı hem de.bal gibi de soruyorum soru.çok da bilmek istiyorum herşeyi.vazgeçemeyeceğim bişey varsa o ya soru sormaktır ya da soru sorulacak bişey aramak.

bilemiyorum.
ruhsal bunalım geçirdiğimi gösteren en ufak bir belirti yok üstümde.çünkü geçirdiğim falan da yok.hatta olması gerekenden de normal bi hayatım var buralarda.belki olması gerekenden biraz sıkıcı olabilir,biliyorum,böyle olması çok da inanılmaz olmamalı.sıkıcı terimini çok sıkıcı bulsam da inanmayacaksınız ama sıkıntıdan başımın ağrıdığı olur.ama kafasının içinde ne duyarlılık ve sorunlardan ne de düşünceden iz olmayan biri olmak hiç istemem.tabii kendimi düşüncelere ve sorunlara tümüyle bağlayıp,kaptırıp,hayattan koyvereceğimi de sanmam.hiç fena fikir gibi görünmesede,hayır,o daha da sıkıcı olmalı.ayarını iyi yapmak gerekir;sorunlardan beynimizi yormanın.
"?"
haklısın.göz kapaklarım benden bağımsız hareket etmeye başladığında geliyor bunlar hep başıma ve her seferinde artık durmam gerektiğini bana söyleyen iç sesim(-ki bayılıyorum şu iç sese,bazen nasıl da mantıklı olabiliyorken bazen ne güzel saçmalar o,sensindir ama bazen sanki senden ap ayrı biridir ve senin tam tersine konuşur durur-bayılıyorum şu gerçekten de senden bağımsız olabilen iç sese,benim ki öyle-)bile bazen hiç etkileyemiyor beni.ama olsun ben yine de bazı şeyleri kendime saklamayı yeğleyenlerden olabilirim ki evet öyleyim.ama insanları merak ettirecek kadar çok ve önemli şeyler değildirler onlar.bu yalan değil.
diceğim gibi;gitmen gerektiğinde gitmemek için bir sebep yoktur.
yine de çok defa küsmüşümdür kendime.

November 8, 2009

tekrarlamak istemiyordu.aynen bıraktı.dönüp bakmadı bile.
sisin griliği gözlerini yakmıştı.

November 6, 2009

ya tanrı öldü,ya da bizden nefret ediyor

November 2, 2009

i don't wanna stay at your party(aha)

..ardından onları kaçırarak,beni görmezden geldi.
...æ
ellerimin titrekliği kapıyı açmamı güçleştirmekteydi.merdivenleri çıkışımı bile hatırlamazken,şimdi-buraya ne yapmaya geldiğimi düşünmekle,beynimi yoruyordum.suyu açtım.uzun süre,gürültüden kendimi uzaklaştırmaya çalışarak,suyun sesini dinledim.yakınlaştım,uzaklaştım.suyun berraklığının var olduğunu onayladım.
suyu kapattım.
düşünmem gereken çok şey yoktu,sadece atlatmam gereken bir durum vardı,kafamı'hayır hayır'dercesine sallayıp aynada kendimi izledim.alanım dardı ve tek çıkış vardı.tuvalete girdim,ben içerideyken elini biri yıkadı ve uzun süre-sessizce-orada kaldı.kapıyı tıklatmadı.çıkmasını bekledim,az sonra onun çıkış sesini duymamla birlikte ben de iç kapıdan çıkıp aynanın önüne-bir kaç dakika önce bulunduğum yerde-durdum.suyu açtım.ama bu sefer isteyim;izlemek ya da duymak değildi.ellerimi yıkamaktı.aklıma o geldi.aşağıda o da varmıydı,yoksa nerdeydi?unutmaya çalıştım.
suyun soğukluğu önce kollarımı,sonra beynimi uyuşturdu-ellerim titriyordu.peçete koparttım.uzun süredir ordaydım.ama aşağısı birinin yokluğu farkedemeyeceğin kadar kalabalık,karanlık ve gürültülüydü-endişelenmedim,ama bir şekilde aşağı inicektim.hiç istemedim.
...ß
anahtarı kapının alt kısımlarına götürüp,kapıyı sert ve kararlıca açtı.ev bombomştu.sadece uzun bir kolidoru geçtikten sonra büyük alanın-muhtemelen salonun-ortasındaki gazeteleri gördüm.serilmiş ve yayılmış olarak,dışarıdan içeri kaçan ışık ile aydınlanıyorlardı.ben onu,diğerleri de beni takip ediyordu.yere oturdu ve bize döndü
"otursanıza"
herkesin oturuşunu izledim,teker teker.ayakta kaldım.
"benim tuvalete gitmem lazım"dedim.kimse aldırmadı.sadece o,N.;
"geldiğimiz kolidordan geri dön,sokak kapısının karşısı"dedi.
"ama ışık yok."
karanlık kolidoru,aklımdaki düşüncelerle,hızlıca geçip,gıcırtılı kapıyı açtım.cebimden telefonu çıkartıp,ışığını etrafa tuttum.burası da bomboştu.kapağı açmadan tuvalete oturdum ve ellerimi başımda gezdirdim.yapıcağım tek şey gitmem gereken yere hemen gitmekti.kalan zamanımın çoğunu sesten uzakta ve düşüncelerimle geçirmeye karar verdim.niye orası gitmem gereken yerdi?bilemedim.
suyu açtım.
suyun sesi kulaklarımda çınlandı,soğukluğu beynimde.yapılacak az şey,düşünülecek çok şey vardı.suyu kapattım ve tuvaletten çıktım.kolidor yerine evi dolaşma fikri geldi aklıma,telefonu çıkartıp ışığını yaktım ve o anda vazgeçip kolidora saptım.herkes hala aynı yerindeydi,aynı sesle konuşuyordu ve aynı ışık odanın içine doluyordu.biraz uzağa oturup,olanları izledim-olan şey ise aslında hiç bişey olmamasıydı.saat geçmeye devam ediyor ve aklımı kurcalayan şey,gitgide kayboluyordu.sigarayı bana uzattı.ordan biri;
"hadi kalkıyoruz"
ayağa kalkan ilk bendim.
..æ
bi anda içeri biri daldı,ne yapıcağımı bilemeyip,gülümsedim ve kendimi dışarı attım.merdiven arasında durup düşündüm.merdivenleri çıkmaya başladım.yukarısı,aşağısı kadar dolu olmasa da,kalabalıktı.biraz durdum.ve aynı sırada gözlerim tuvaletin kapısındaydı.
-"hey"dedi G.
-"hey,naber?"
-"iyi N.'yi gördün mü?"dedi.hayır dercesine kafamı salladım o sırada sanki birinin yanına gidiyormuşum gibi elimle işaret edip ortalara doğru ilerledim.o da aşağı indi.ses içimden gelen sesi bastırabilecek kadar yoğun değildi.'aşağı in.'onu dinlemedim ve dolanmaya devam ettim.tıpkı uçsuz bucaksız gibi görünen orta boyutlu bir parkta köpeğini kaybetmiş yaşlı biri gibi ordan oraya dolanarak yerleri izliyordum.bacaklarım yapış yapışmış gibi geldi,ellerim ise terli.üzerime sinen sigara kokusu beni takip ediyor,arada arkamda kalıyordu.duraksadığım anda bana yetişip'biraz yavaş,izini kaybetmekten korkuyorum'der gibi etrafımı sarıyordu.merdivenleri inmeye başladım.
..ß
kapıyı kapatıp,kilitledi.ben çoktan bahçe kapısından çıkmıştım bile.arabanın nerde olduğunu sorarcasına N.'ye baktım.eliyle sol tarafı işaret etti.koşar adımlarla soğuğu sıcakmış gibi hissederek,ellerim dışarda,arabaya yürüdüm.
"shutgun!" ön her zaman benimdi.arabaya oturunca havanın ne kadar soğuk olduğunun farkına varıp ellerimi ceplerime soktum-hiç bir zaman anında işe yarıyan bir ısıtıcı olamamışlardı.N. arabayı çalıştırdı ve bana döndü;
"oraya mı?" gözlerimle onu onayladım.çok geçmeden arabayı yakında bir yere park etti ve arabadan çıkan ilk bendim..daha kapıya yaklaşmadan içerisinin sesi kulaklarımda çınladı.'gerçekten istiyor muyum?'sanmıyordum.arkalarından yürüdüm.içeri ilk N. daldı ve arkasından da L.
içerisi,beyin bakımdan oldukça boştu.gözlerim gözlerini aradı.
..æ
tuvalete inerken içeride kimsenin olmaması için dua ediyordum.yoktu da.sevindim.aynaya baktım.son bir defa.artık aşağı inip olan biteni görmeliydim.ya da bişey olmadığını.içim rahattı,merak ediyordum..kapı açıldı ve gözlerini aynadan bana dikti.hiç kıpırdamadan bir kaç saniye birbirimize baktık.düşüncelerini okuyabiliyordum.'senden nefret etmek isterdim' hayır 'sen de nerden çıktın' bilemiyorum.tam anlamıyla anlayabildiğimi sanmıyordum.ya da hiç birşey söylemeden yanımdan geçip içeri girerdi,işerdi,çıkardı,ellerini yıkar ve kapıyı sertçe kapatırdı.gülümsedim.ardından gözlerini kaçırarak,gülüşümü görmezden geldi.
suyu açtı.
suyu kapattım.
-"burda,yukarıda olduğunu biliyordum."dedi.
-"niye geldin o halde?" cevap vermedi.bence tuvaletten çıkmak için bir boşluğu arar gibiydi.'senden nefret ediyorum' bu kadar basit olmamalı.daha biraz önce onu düşünmemiş miydim?unutmaya çalıştığımı kendime tekrarlasam da unutmuş muydum?hiç sanmıyordum.hala gözlerime bakıyordu ve muhtemelen ne düşündüğümü bulmaya çalışıyordu.
sonra bi anda yüzünü asar gibi oldu,gözlerimi ondan kaçırıp elimde tuttuğum peçeteyi çöpe atmak için eğildim.'konuşsana be!' aynı anda birbirimize döndük.şimdi gözlerimiz eskimiş aynayı bir kenara atıp direk bağlantıya geçmişti.uzun süre baktı.
..ß
herkes ordaydı ve bir terslik vardı.C.'yi gördüm ve hemen ondan uzaklaşıp,onu görmemezliğe geldim.birini arar gibi bi o yana bi bu yana gidiyordu.bir terslik vardı ve benim onu bulmam lazımdı.N. yanıma gelip;
-"ne içersin?"dedi.
-"farketmez,ben biraz gezinicem".dedim.fazla oralı olmadan arkasını dönüp bara yöneldi.müzik aklımı karıştırmaya birebirdi.karanlık olmasının iyi yönü her yüzü görmek zorunda olmamam,kötü yönü ise onu bulamamdı.C. bana yakınlaştı.çaktırmadan görüş alanıma girmeye çalışır gibi bi hali vardı-sessiz biriydi,ama yeterince uyuz sanılabilitesi yüksekti,arada konuşur ama sanki her zaman aynı şeyleri konuşur gibi gelirdi.benim yerimi alabilir miydi?almış mıydı?havalıydı-aldırmadan ve usanmadan onu görmemezliğe geldim.
yukarı çıktım.sakin,teker teker ve nefes almaya çalışarak.merdivenlerde G. ile karşılaştım;
-"oo naber?N.'yi gördün mü?"anlamsız bir şekilde şaşırmıştı.gözlerine donuk baktım.naber sorusunu cevaplamak içimden gelmiyordu.
-"aşağıda"diyip hızla merdivenleri çıkmaya başaldım.tuvaletin kapısında durdum düşündüm.zaman kaybetmemem lazımdı,onu bulmalıyım ve onu görmeliyim.isteğim sadece buydu.amacım falan da yoktu.yukarı çıktım.sağa dönüp bara doğru ilerledim.insanlar burda daha azdı.ve ses beynimi yormayı o kadar da iyi beceremiyordu.karanlık benle dalga geçercesine beni takip ediyor ve bozuk gözlerimin kullanışlılığının kalitesini düşürmeye tam destekli birer piç gibi etrafımı sarıyordu.aldırmadım.
düşünecek çok şeyim,yapıcak hiç bir şeyim yoktu.aklıma C. geldi.yine iğrendim ondan.yine beni ondan uzaklaştırışını aklıma soktum acı acı.ve gülümsedim.amma heycanlıydı herşey-onun(C.) için de benim için de-ama sevilmeye değer biri olduğunu gösterseydi onu sevebilirdim belki de.düşünemiyordum.
bir terslik vardı.tuvalete inmeye karar verdim.kalabalığı arkamda bırakıp merdivenlere yöneldim.nazikçe bastım basamaklara,tıpkı çatısı cam olan bir apartmanın üstünde yürürcesine.telaşsız ve huzur dolu.kapıyı ittim.aynada gözlerinle karşılaştım.tüm okuduğum kitapların isimleri geldi aklıma,içtiğim şeylerin kokusu,bana söylenen iyi sözlerle kötü sözler arasındaki kişi değişiklikleri yüzünden onlara aldırıp aldırmamam.o bana bakıyordu ve gözleri 'nerden çıktın?'diyordu.ama şaşkın değil gibiydi.'geldiğin yere geri dön.başka planlarım var' hayır 'seni görmek istemezdim' düşüncelerim birbirine girip,aslında birbirine girmemiş gibi gözükmeyi iyi başarıyordu.'nerden çıktın?' asıl sen nerden çıktın?seni bu kadar aydınlıkta hayal etmezdim.hayallerimi kirletmeni bu kadar da özlemedim.kitap isimleri yoktu şimdi.kokularda uçup gitmişti.ellerimin titremesini farketmesin diye aniden gözlerimi ondan çektim.hissediyordum.gülümsüyordu ama ona geri döndüğümde yüzü donuktu.acaba benim hakkımda ne düşünüyordu.gözlerim içimi dökmeye yarıyor muydu?doğru muydu?sen beni üzdün,çok da değil,ama senden nefret etmiyorum.bilemiyorum.
-"burda yukarıda olduğunu biliyordum."
-"niye geldin o halde?"dedi.cevap vermedim.sanki çıkmak ister gibiydi.aldırmadım.hala birbirimize aynadan bakıyorduk.ardından o gözlerini kaçırarak,donukluğumu görmezden geldi.eğilip elindeki peçeteyi kibarca çöpe attı.o kadar da kibar değildi.bilemiyordum,belki de düşünecek başka şeylere ihtiyacım olduğunu sanıyordum.'ne düşünüyorsun?' sormak istiyordum.hep sormak istemiştim. 'niye?' demek istedim. ama demedim.belki bişeyleri bilmektense onları sadece kendince düşünmek daha iyi olabilirdi.ama düşündüğünü biliyordum.hem de bir sürü şeyi-yine-aynı anda düşünmeye çalışıyordu.aklı benimki gibi karışıktı.neden?belli değil.aniden ona döndüm.o da bana.uzun süre isteksizce baktı.
..æ
-"konuşsana"dedim.ne diyecekti ki?ne saçma.
-"ne diyim ki?ne saçma."dedi.güldüm.hem de baya.şimdi şaşkınlıkla bana bakıyordu.biraz sinirli gibiydi.tam o sırada iki kişi içeri girdi.köşeye çekildi.ikimizde onları izliyorduk.aynaya usanmadan bakan insanlar.-ne saçma.aynadan beni izliyordu.ben de onu.acaba gider mi?ne fark eder ki.biri tuvalete girdi.diğeri de dışarı çıktı.
-"kiminlesin?"dedi.
-"D.lerleyim.bir de.."sustum.anlamıştı.C.'den nefret ettiğine dair bi mimik yapmamış olsa da ondan da nefret ettiğini biliyordum.tuvaletteki kişi aynaya bakmadan dışarı çıktı.kapıyı sertçe kapattı.kızgındı galiba.kıpırdamadım.
suyu açtım.
suyu kapattı.
biraz yakınlaştı ve saçlarımı kokladı.
-"hala aynılar." cevap vermedim.anlayamıyordum.anlatmıyordu.elinin her hangibir yerime deymesini diledim.'çok zaman oldu,neredesin?','özlemişim' yeni mi anladın? derdi.ben zaten diyemezdim.aynaya baktı.ne düşündüğünü biliyordum.gidicekti.onun gitmesini beklemektense benim gitmem daha uygun olurdu.kapıya yöneldim.yolu açtı.hiç bir tedirginlik belirtisi yoktu,sanki benim gitmemi bekler gibiydi,rahat,umursamaz.kapıyı açtım.ses aniden içeri doldu.tuvaletin açık,küçük camından dışarı taşmaya başladı.
-"gitmeliyim."dedim.cevaplamadı.
suyu açtı ve kapatmadı.
kapıyı yavaşça itip aşağı indim.merdivenler olması gerektiğinden sertti.nefret ettim.C. beni görür görmez yanıma geldi.kulağıma eğilip
-"nerdeydin?"dedi.gözlerine baktım,etrafa baktım,ellerime baktım.ellerimde sorun yoktu ama etraf boktu.dışarı atıcaktım kendimi,kapıya ilerledim.uzaktan M. bana bakıyordu.onun yanına gidiceğimi sanıp ayaklanmıştı,yanılmıştı.kapıdan çıkarken arkamı döndüm.hala bakıyordu.ve sanırım üzgündüm.'özür dilerim ama seni sevdiğimi sanmıyorum' üzüldüm.basamakları dikkatli indim.
şimdi sokağın soğuğu gözlerimi yakmaktaydı.
..ß
"konuşsana"dedi.aniden cevap verdim.ama sorusunun cevabını biliyor olduğu gözlerine yansımıştı.
-"ne diyim ki?ne saçma."dedim.bi anda gülmeye başladı.biliyordum neden güldüğünü.ben de gülmemek için zor tuttum kendimi.sinirliymişim gibi yapmaya çalıştım yüzümü.muhtemelen yapamadım da.aniden içeri iki kişi girdi.ne yaptıkları umrumda değildi.ilgilenmedim.oradan hemen çıkmalıydım.biliyordum,o da çıkmak istiyordu.bilmem kaç günümüz geçmişti.nefret ettim bazılarından.
-"kiminlesin?"dedim.
-"D.lerleyim.bir de.."sustu.e desene düzgünce 'C.yleyim'diye.yapamazdı,bilirdim.sonra tuvalet yine boşaldı,yine ikimizdik.
suyu açtı.
suyu kapattım.
aniden bi istek belirdi içimde.durduramadım kendimi.kafasına yakınlaşıp saçlarını kokladım.
-"hala aynılar."cevap vermedi.aynaya baktım.bir kaç saniye hiç bişey düşünmeden durdum.ellerime bakıyordu,kollarıma.'ne istiyorsun yahu?'bir adım attı,çekildim;kapıyı açtı.anlayamadım.giden ben olmalıydım.
-"gitmeliyim"dedi.cevaplamadım.nefret ettim kapı kolundan.
suyu açtım ve kapatmadım.kapıyı yavaşça itti.beni aynadaki diğer benle yalnız bıraktı.ne acı ve ağırdı.sevmedim kendimi.bekledim ama kıpırdamadan.zaman geçsin dedim.düşüneyim biraz.ne vardı onu burda tutan?ne vardı onun burda bekleyişinde?alt katta canını bişey sıkmıştı,belliydi.bekledim biraz.insin aşağı,geçsin C.nin yanına.görmesin ben çıkarken ordan.
..æ
nereye gidecektim?bilmiyordum.umrumda da değildi.biraz gezinir eve giderdim.onu bir daha görüceğimi de sanmıyordum.nerden çıkmıştı şimdi?yan tarafımdaki vitrinden yansıyan görüntüme baktım.sevmedim kendimi.
sevemedim yalnızlığı,uyumak istedim.
..ß
aniden çıkıp aşağı indim.hızlı hızlı.tam kapının orda-kimseye görünmeden çıkıyordum ki;M. bir anda karşımda belirdi.sadece bakıyordu.baya da yakındık.anlam veremedim,ama ilk başta.sanki başından beri beni izliyordu bu gözler.girerken,girdikten sonra,yukarı çıkarken.anladım ki bir terslik gerçekten de vardı.kim bilir o M.'ye neler yapmıştı.acıdım bi anda.gülümsedim hatta.yanından geçip dışarı çıktım.merdivenleri inerken arkama döndüm.M. hala bana bakıyordu.niye şaşkındı?sanki bu sahneyi daha önce başka birinde görmüş gibi,sanki alışık olduğu bişeye üzülerek bakıyor gibiydi.anlam veremeden yürümeye koyuldum.soğuk burnumdan içeri girdi,beynime ulaştı.acaba içeride kimin yanındaydı?ben ne yapıcaktım?düşünmeyi kesmeliydim.evde düşünmeye devam ederdim-ama şimdi olmazdı.hava soğuktu.hem neyi düşünecektim?karma karışıktı olanlar.ya da ne olmuştu ki?duraksadım.sevmedim yolları.sevemedim geceleri.unutacaktım herşeyi,
ama-yine de,güzel kızdı şu C.
..æ
anladım ki uyumak en kolayıydı.üzüldüm buna.korkuyordum,biliyordum.
ama-yine de,güzel kızdı şu C.
..*
aynı otobüse bindiler,ama æ bir önceki durakta bindiği ve sol tarafta oturup dışarıyı izlediği için sağ öne oturan ßyı görmedi-tabii ßda æyı.
æ,M. ile bir daha konuşmadı,C.de æyla.ß,æ dışında herkesi her zaman görüyordu.M. o gece æ ile ßnın aynı yere gittiklerini sandığı için ædan hep nefret etti.C. zaten ßyı hiç sevmemişti.
æ en son N. ile,ßyla ilk tanıştıkları yerde görüldü.ß ise arada bir L.ile sadece sokak aralarında.
æ,ßyı hiç unutmadı.
ß naptı bilinmez...

ardından birbirlerini görmezden geldiler.

i drink milk every day