May 28, 2009

yapamazsınız

harikulade,harikuladeydi.
göktelenden aşağı atlamak isteyen fil bile katılmıştı bu düşünceme.atlamadı ama,çünkü pazarlık iyi yapılmıştı ve fikirlerimde yüzmek onu bir an olsun yaşama sevincine boğmuştu.onu o geceden sonra bir daha hiç görmemem aniden onun öldüğü düşüncesine kapılmama neden olmuştu.bir kaç ay sonra onu göletin yanında mısır yerken gördüğümde sevinmiştim ve ona görünmemek için kuğ taklidi yapmak zorunda kalmıştım.
ama harikuladeydin,hep öyle kalmalıydın,onun için biraz uzaklaştım.
sonra kaplan vardı bir de.kükremeyi bilmezdi ama.hep kısık sesle bişeyler söylerdi kulağıma ve sesi güzeldi.saçımı toplayışımı severdi.hep izlerdi.
bir gün pamuk şeker krizi tutmuştu,üşüyordu ve ben orda olduğum halde kendini yalnız hissettiğini görebiliyordum.-kükreyemezdi.yaşlı pamuk şekerciyle evlendiği gün,filin çıktığı göktelene tırmanmıştım;sigara içmek için.o zaman da sen;
harikuladeydin.
ve bağırdım biraz,gökyüzüyle tartıştığımı sanıyordum.ama gökyüzü de güzeldi ve beni dinlemiyordu bile.
ben göktelenin üzerinde kendimle tartışıyordum;
harikuladeydi.
duman gözlerime uğramadan bulutlarla sevişiyordu,yıldızlar bana değil,birbirlerine gözkırpmaya başladığı zaman orda olmamam gerektiğini anlamıştım.
teker teker indim merdivenleri ve gölgemden hızlı olamadığımı bana fısıldayan cinlerden kaçtım sonra.
yavaştım.ve de sesi zor duyulandım.
ama sen;harikuladeydin.
bir sigara daha uzattı kırmızı yangın musluğu bana,ki bilirsin hep seksi gelmişlerdir gözüme,bir de ıslaksa.geri çevirmesi zor tekliflerde bulundu bana.
-ıslaktı.
kapısının rengi güzel olmasada,seni bana hatırlattı birazda olsa.
o harikulade olabilirdi..
'herşey bu kadar kolay olamaz'diye düşündüm.
'herşey bu kadar kolay harikulade olamaz'
haklıydım..kapısını yavaşça kapattım ve merdivenleri ikişer ikişer indim.
saçlarımın boynuma yaptığı sinir bozucu basınçtan bile sinir bozucu gözlerle boğuştuğum sokakta ilerlemek zorunda kaldım.
'zenginler her zaman zenginleri görmek ister'
evime geldim.
harikuladeydin çünkü çok uzaktın.
ve harikulade olan şeyler her zaman harikulade kalmalıydı.
(tırnaklarımla derimi kazıdım)
¨sigara izmaritlerini sayan gözlerin yorgun,nerede o eski gülüşün?¨
bkz:bakamazsınız.

May 23, 2009

eğer kahve olmasaydı,sabah diye bişey olamazdı.
.

May 21, 2009

dut lekesi


-"huüıııp"diye bir ses çıkarttı.bu ses sanki masaya dökülmüş sütü içmeye çalışan muzur bir çocuğun çıkarttığı gibi bi sesti.arkamı döndüm pat diye birde ne göriyim,masanın üzerine dökülmüş ananas suyunu çekiyomuş içine.şaşarttı tabii beni yine.
-"kalsın kalsın"dedim.etkilendi biraz göz kırptı.
-"nasıl yanii?!"dedi.şaşırmış gibiydi ne dediğimi anladığı anlarda.
-"daha giyinmiyorum,kapı açık kalsın"dedim.yineledim.
-"sen ordakini bitirince şu masayı da hallet olmadı"dedim.sigaradan bir kaç fırt aldı ve bu işlemi yaparken bana bakıyordu.anlayamadım.
-"giyinmem lazım galiba"dedi minik çocuk.korkmuş gibiydi şimdi de.
-"korkma"dedim
-"ellerimdekiler dut lekesi."
biraz doğruldu,biraz da yakınlaştı.
-"ben de isterim"dedi.
-"tabii"dedim.şimdi dut ona da bulaşmıştı.dudaklarının rengi koyulaşmıştı.
(yağmur yeni dinmişti ve dutlar bitmişti.)

May 18, 2009

Clerks

like a lake.




-"come and sit down.we needn't talk unless we want to."she said at last,"let's forget about the bad events."
-"what are fucking bad events?"he said.she thought a few minutes.and talked again;
-"mmm its good!cause i agree with u."
-"well?"he said.
-"let's make love!"she said and standed up.


-"i am sorry about that.i like the sea."she said.he was disappointed.but she was happy cause she only likes sea.she was going outside and he was not happy...

May 17, 2009

gidicektim,


saat geç olmuştu.
bişeyler olmuştu.
su soğuktu.

May 16, 2009

the truman show








görmek istediğini görünce farkına varabilirsin.

-"ellerinizi havaya kaldırın,ne yapıyosunuz orda"dedi
bi anda telaş yapmışlardı tabii ne diyeceklerini şarşırdılar ve karşılarındaki kişi çok sinirliydi.
cıvık olan çocuk;
-"telaş yapıyoruz"dedi.kız biraz gülümsedi ve karşısındakinin duruşuna bakınca biraz da irkildi.
karşılarındaki kişi erkekte olabilirdi kız da.anne ya da baba,arkadaş veya düşman.belki herhangi bir kişi kimbilebilir belkide hiç kimse.tabii bu cümleler insanların kafalarını karıştırmak için birebirdi.
koltukta yarı baygın yatan üçüncü kişi biraz kafasını kaldırıp olayı anlamaya çalıştı,tıpkı bir boşluğa bakar gibi gözleri uzaklara doğru uzanmaktaydı.anlayamıyacağını anladığında yarı baygın haline geri dönüp hayattan hiçbir beklentisi olmayan kişi kimliğine büründü yine.kız biraz şaşkındı.
...
-"ellerini havaya kaldır,ne yapıyorsun burda"dedim ve gülümsedim.
-"sadece bacaklarını seviyordum"dedi kız.kafamla uzaktaki eski deri koltuğu göstererek;
-"ben şurdayım sonra sıra bende"dedim.
yarı baygın çocuk uyanmıştı ve hava gercekten sıcaktı.

May 14, 2009

biraz yokum.
yatağım çok rahat çünkü.

May 13, 2009

aman allahım

-"o bir şizofren!"dedi sarışın.
-"altta olan mı,üstte olan mı?"diye karşılık verdi,bağırarak,esmer.
olay dışarıdan izleyenlerin epeyce kafasını karıştırmıştı.
...
(5saat önce)
herşey güneşin biraz da olsun farklı yerden doğmasıyla başlamıştı.ama konu o değildi.konu farklı insanların bir arada yaşamaya meğilli olmaları da değildi.konu;ormandan geçerken hep en sıkıcı şarkıları kulağınıza fısıldayan ve göletin yanındaki kulübede yaşayan hayvan sapığı kızılın nasılda suç üstü yakalanmış olduğuydu.saatleri sayılıydı ve daha hiç birşeyden haberi yoktu.uyandı ve kendine doğadan topladığı farklı çeşit otlarla sıcak bir çay yaptı.kızıl bunları yaparken bu sıralarda ondan ç
oook uzaklarda olan sarışın ve esmer kütüphaneye gitmekteydi.
..
kapıdan yavaşça girerler ve kütüphane müdürü iki safı orda görünce;
-"okumanın sihirli dünyasına hoşgeldiniz!!"diye bağırır.sarışın ve esmer onu hiç takmadan çizgi roman bölümüne ilerlerler.müdür tepkisiz bir biçimde yaptığı işi yapmaya devam eder.
-"ne alıcaz?"der sarışın.
-"bu sefer hayvanlarla ilgili bişey alalım."der esmer.
-"zekice bir düşünce!"
esmer güzel bir tane bulur ve sarışına uzatır.
'Gölette Boğulan Tavuk Gagası'
-"şahane bir isim"der sarışın ve kütüpane görevlisine görünmeden ordan sıvışırlar.bu çizgi roman;kümesten kaçan tavuğun kötü yollara düşmesi ve ardından susayıp bir göletten tam su içecekken ayağının yerdeki taşa takılıp suya düşmesiyle beraber boğulmasını anlatmaktadır.tek bölümlük dev bir yapıt.sarışın ve esmer çizgi romanın adından etkilenip onu göletin yanındaki herhangi bir ağacın altında okumaya karar verirler.
-"evet,gölete gidelim,evet evet"der biraz da olsun sarışından daha fazla kafası çalışan esmer.ve sarışın kafasını sallayıp onaylar.giderken yanlarında;
  • altalarına sermek için bahtaniye
  • biraz abur cubur ve kola
  • volkmen
  • kamera
alırlar.ve göletin yolunu tutarlar.planları kusursuz bir şekilde çalışır ve tam da istedikleri gibi gölete çok yakın altı gölge olan bir ağaç bulup hemencecik altına çökerler.saat daha 02.00pm sularındadır.okumaya başlarlar;tavuk Sujo kümese girer.bir kaç arkadaşıyla tartışır ve oraya hiç de uygun olmadığını anlar.kaçmayı planlar.kaçar da hatta.geceleri yaşadığı bir kaç terbiyesiz sorun onu çok üzer ve göletin yanına gider...su içer...düşer..falan filan..
esmer bi anda parlar;
-"amaaan,ne de sıkıcıymış!"
sarışın özünde çok beğenir.çok etkilenir.üzülür bile ölen tavuk Sujo adına.ama sarışın zaten aptallığını tıpkı boynundan sarkan bir kolye gibi taşıdığı için,beğenmesini çok iyi anlar esmer.sarışın gururludur.o kolye ona çok yakışır çünkü.neyse.
esmer yine parlar;
-"ammmaan baya da sıkıcıymış"der.bu sefer biraz daha kısık sesle.biraz durup kola içerler ve bu sırada da kulaklıkları kulaklarındadır.volkmen onların bu sıkıcı çizgi romanın yarattığı mutsuzluk durumundan kolay kurtarır.saat 04.00pm sularına gelmek üzeredir.sarışın ve esmer birazdan başlarına gelicek psikolojik çöküntülü olaydan habersizdirler.yürüyüş yapmaya karar verirler ve sarışın kamerasını da yanında götürür.
yürüler,yürürler,ağaçları kameraya alırlar,bir kaç hayvanla karşılaşırlar ki tam o sırada volkmenlerinin şarjı biter.
sarışın;
-"tüh tüh napıcaz şimdi!"
esmer üzülür ama çok belli etmez.şimdi sadece birbirlerinin ve doğanın sesini dinlemek zorunda olduklarını anlarlar.katlanmak zorundadırlar.saat 05.00pm sularını gösterdiği anlarda,göletin tam da yanındadılar.ve uzaktan biraz garip olan sesleri duyup susarlar.ilerilere doğru bakan esmer biraz duraksayıp sarışına 'gel,gel'dercesine elinle hareketler yapar.
ilerler ve sarışın donup kalır.esmer de kıpırsayamaz tabii.
bir adamın,onların bahtaniyesinin üstünde,ceylanla aşk yaptığını görmesinler mi!işte bu adamda
ormandan geçerken hep en sıkıcı şarkıları kulağınıza fısıldayan ve göletin yanındaki kulübede yaşayan hayvan sapığı kızıldır aslında.
sarışın çekmeye devam eder ve;
-"o bir şizofren!"diye bağırır.
-"altta olan mı,üstte olan mı?"diye karşılık verir,bağırarak,esmer.
....

apple







statik bant


tamamen hazırdım.
biraz geri çekilmeme izin bile vermeden beni itti ve geçti.oda çok küçüktü zaten.böyle şeyler olabilirdi.anlıyordum onu ama bari bi 'pardon' deseydi.
-"üzgün müsün?"dedim.
-"niye ki?"dedi.oralı olmadı ve tütünleri parmağıyla alıp kağıdın arasına koydu,yavaş ve titrek.
-"nasıl olurda hala bu kadar yavaşsın"dedim.
-"olucaksa düzgün olsun"dedi.haklıydı ama hiç bir zaman bir şeyi düzgün yapmayaı başaramamış kişilerden çok duymuştum bu lafları.muhtemelen duymaya devam edicektim.
-"yazılarımı mektupla kendime yollamayı planlıyorum"dedim.
-"deli misin sen?"dedi.dik dik bakıyordum gözlerine.
-"sana yolladığım mektuba ne oldu peki?"dedim ki hatırlamıyordu bile.çok zaman geçtiğide yoktu,belki bir iki yıl ama içinde kayda değer cümleler olduğunu düşünüyordum.yanılmıştım ve tamamen hazırdım.
-"biraz sesi kıs."dedi ayağa kalktım ve bilgisayarın yanına gittim.sesi kısmak istemiyordum.
-"hatta kapatabilirsin bile"
sadece kıstım.ve o suların geldiğini farketmemişti.hala yüzünü içme suyuyla yıkıyordu.çok susamıştım
ve tamamen hazırdım.pancurları kapattı.
hiç düzgün olmamıştı.

May 12, 2009

nightmares please leave me alone!


geçtiğimiz günlerde;evdeki dört tane bir litrelik pepsiyi bitirdikten sonra eve coca-cola alınacağını duyduğumda depresyona girmiştim ya hani,çıktım şimdi.

aufwachen! endstation!

gülümsedi.saçları biraz farklıydı artık.ve bana döndü.
-"çok açsın dimi?"
cevap vermedi ve zaten hiçbir zaman,zamanında cevap vermemişti.
-"fazla güzelsin."
-"she was so handsome!"
gülümsedi.
cevapları kısa ve kırıcıydı.kırıcı olan yanı ise isteksizliği ve umursamazlığıydı.
-"içimden gelmiyor"dedi.
-"içine gelicem ve getiricem."
geceleri kalkıp sigara içtiği anlarda uykumdan uyamamı sağlıyordu.
farkedemedi.hoşuma gitmişti.
-"gelsene biraz konuşalım"dedim.reddedemedi.
ve yüzünü gördüm.eski güzellerin izleri vardı.ve yüzünü sevdim.seksi insanların kokusu sinmişti.
gülümsedi.
ve artık eskisi gibi değildi.
-"biraz eskidin mi yoksa?"dedim.cevap veremedi.ağzından çıkamayan kelimeleri bacaklarından aşağılara akıp ayaklarıma dolandı.
gülümsedim.
o çoktan giyinmeye başlamıştı.

May 11, 2009

biraz eğildim



ve uzandım.göremedim.
çok güzel yüzler keşvettim.
-"bi tane de ben alsam?"dedi.
uzattım.çakmakta verdim.istemedi onda varmış meğerse.
-"biraz da ben ısınsam"dedi.
çekildim.
ellerini sıcakğın üzerinde dans ettirirken,çok güzel yüzler keşvettim.
saçları uzunmuş meğerse.ve yumuşak.göremedim.

May 9, 2009

Long ago
And oh so far away
I fell in love with you
Before the second show
Your guitar
It sounds so sweet and clear
But you’re not really there
It’s just the radio

Don’t you remember you told me you love me baby
You said you’d be coming back this way again baby
Baby baby baby baby oh baby
I love you, I really do

Loneliness, is such a sad affair
And I can hardly wait
To be with you again
What to say
To make you come again
Come back to me again
And play your sad guitar

Don’t you remember you told me you love me baby
You said you’d be coming back this way again baby
Baby baby baby baby oh baby
I love you, I really do

Don’t you remember you told me you love me baby
You said you’d be coming back this way again baby
Baby baby baby baby oh baby
I love you, I really do*sonic youth-superstar.

May 8, 2009

mavi ışık sigara içmesine engel olamadı


beni kaydetti.fazla havalı ve zayıf biriydi.beni beynine çizip,bana isim taktı.fazla konuşuyor ve çok yalan söylüyordu.beni kaydetti.
-"ismin neydi?"dedi.cevap vermeden bacaklarını izledim.
saçları fazla uzun değildi ve dudaklarından çıkan kelimeleri içiyordum.'ve sen,hala uzaklara bakıyorsun ve yüzün güzel değil'.geceleri yapabileceklerini bilemem ama karanlık olması gerektiği konusunda ısrarlıyım.
-"kaç beden giyiyorsun,ona göre üzerine bişeyler vericem"dedi karşımda duran kız.ne yapmaya çalıştığını anlamıştım;beni kaydetmeye çalışıyordu.
-"bilmem.bol olsun"dedim dolabının kapağını açıp biraz bakındı.
-"önünde giyinmemi ister misin?"dedim.paranoyak pencere çerçevelerinin kızıl gölgesi vücuduma vuruyordu.
-"olur."dedi.olmalıydı.kız güzel olmayabilirdi ama vüdcudu fena sayılmazdı.
beyaz bol bir tişört ve dar bir pantalon uzattı bana.fermuarı kapatabilmek için göbeğimi içime çekip popomu biraz geri itmem gerekti.beni izliyordu.beni kaydediyordu.
kafamı toplamam için gereken tek şey biraz berrak sıvıydı.tatlı kız!tamamen bir katil gibi bakıyorsun!gereksiz ateşleri gülümsememi sağladı.
yatağına oturdum.posterlerden gözümü alamadığım anlarda duşa girdi.temiz suda ölücektim*.içiceklerin masasına yakın olduğum için ve duşta olduğu için çok şanslıydım.sigara yaktım.
-"odamda sigara içemezsin"dedi tatlı kız.
-"biraz dumana ihtiyacım vardı"dedim.fazla oralı olmadı ve giyinmeye başladı.mutant gibiydi.büyük kafa,2büyük göğüs ve de zayf vücut ince bacaklar.işime yarar mı yaramaz mı anlayamadım.
-"benim biraz dumana ihtiyacım var"dedim.kafasını bana çevirdi ve uzun süre baktı.beni kaydediyordu.
-"balkona çık."
-"çok seksi ve sürtük* görünüyorsun"dedim.farkındaydı.ve ıslakkende çirkindi.
-"balkona çık!"diye bağırdı.çıktım bende.hava kararmıştı ve gökyüzü gece olmaya çok müsaitti.sigaramı bitirip içeri geçtim.odada sadece mavi bir ışık yanıyordu.yataktaydı.etraf loştu.beni kaydediyordu.
bir sigara yaktı.ince parmakları sigarayı zor taşıyordu ve gözlerine dik dik bakıp;
-"sigara?"dedim ve parmağımla elini işaret ediyordum.gülümsedi.mavi ışıkta dişeri güzel parlıyordu ama hala çirkindi.yanına uzandım.
beni kaydediyordu.mavi ışık artık heryerimizdeydi.


*for you molly.






May 7, 2009

May 6, 2009

metro dediğin kalabalık olur


beyin yorucu seslerin tartıştığı sokağa çıktığımda,aldığım nefesin ciğerlerimi yaktığını hissettim.kulaklığımı dokuz kat yukarıda unutmuştum.geri dönemedim.kaldırım bekçileri,pis pis sırıtırken;dilencilere dayak atan birkaç sıçandan oluşan çeteye,ters yöne gittiğimi farkettim.kırmızı yanmıştı.geri dönemedim.
-"bugün,dünya biraz daha ağır bir yük bıraktı üzerime."dedi metrodaayakta duran obez kadın.kafamı cama çevirip,karanlık yerlerden geçmeyi diledim.geçtiğimiz anda camdaki yansımada saçımı düzelttim.
-"gazeteler artık yalan söylüyor."dedi iş adamı kılıklı şey yanındaki ayaklı makyaj masasına.kadın onayladığını belli etmek için kafasını salladı.dudakları iğrenç bir kırmızıydı.göğüsleri sarkmıştı ve göz altları gözlerini küçülttüğü için uyuduğunu sanmak çok kolaydı.
"son durak lütfen metrodan ininiz"
bu kalabalığın içinde kaybolan bilyeni bulmak çok zor olurdu yürümek daha da zor.biraz oturdum.geldiğim yere giden metroya geçtim.insan arasına kulaklıksız çıkmanın bu kadar çekilmez olduğunu bilemezdim.
bilemedim.

her zaman gülümseyemezsin.


-sözümü kesme!
-yoksa ne yaparsın?
-sadece dilini kesme isteğimi arttırmaktasın.
karşı taraf gülümser.etrafı huzur dolu sessizliğin krallığı yönetmektedir.biraz sinirle çıkışan çocuk hatasını anlayıp ayağa kalkar ve kitaplığa yönelir.elini attığı gibi kitabı çeker;Küçük Prens.
-benden yaşça büyük olman ne kötü!der sinirli çocuk.kitabı karşısındakine uzatır.
-bu kitabın adını duymuştum.
-okudun mu?
-her adını duyduğum kitabı okuyamam ki!
-oku o halde.
büyük çocuk kapağı açar.
-okuyım o halde.
büyük çocuk sayfayı çevirir.
-okuyorum o halde.
büyük çocuk sona gelir ve yine gülümsemeye başlar.
-resimler baya şahaneymiş.acaba bu prenste benim kadar güzel midir?
küçük olan kitaplığa yönelir.elini attığı gibi kitabı çeker;Ve Bütün Çirkinler Öldürülecek.
-benden güzel olman ne kötü!
şimdi güzel çocuğun kafası karışmıştır ve limonatasından bir yudum alıp çocuğun elindeki kitabın adını okumaya çalışır.ama kitabı ona,okuması için vericeğinden o kadar emindir ki fazla çabalamaz.
çirkin çocuk etraftaki huzur dolu krallığı terkedip balkona geçer.ve kitabı bir güzel okumaya başlar.
-benden aptal olman ne kötü!
büyük ve güzel çocuk artık gülümseyemiyordur.

May 5, 2009

gözlüklerinin camı çizilmesin



çünkü ben saçımı yaktım.ve merak ettiğim çok şey var.
-"ayak numaran ne?"
biraz düşünmeme izin ver.çünkü ben duvarlardaki yansımamı izlemeyi seviyorum.ve soruyorum;
-"hiç denedin mi?"
-"hiç hindistan cevizi yedin mi?"
bana biraz düşünebilmek için izin ver.ben her kivi yediğimde hangi meyveyi düşünürsem onun tadını alamıyorum.kolay olsaydı,izin istememe gerek kalmazdı.tuzsuz yediğin elmadan zevk alamadığını bilmiyordum.
-"her seferinde merdivenleri bu kadar yavaş mı çıkarsın?"tütsü yakmak isteseydin,böyle davranmazdın.ben genelde hep sönen tütsüleri yakmakla uğraştım ve tekila içerken ilk başta tuzu yalamayı unuttum.uyku sersemliği sandım.
-"okumak istediğin şeylerimi yazarsın yoksa yazmak istediklerini mi okursun?"böyle gereksiz bir soruya karar verememen durum
unda,sana arkamı dönüceğimi sanma.elektirikler kesildiğinde mum aramaktan sıkıldım çünkü.birazda olsun yorucu bir işmiş.
-"saat kaçta uyanmaktan nefret ederdin?"seni duyamadım.ne demiştin?;güzel elleri vücudunda gezdirmek istediğini söylememiştin ama.arkadaşının elleri çok güzeldi.ve ben
tuvalete gitmeye üşenen kızları beğenirim.tabii senin gibilerin yanında müzik dinlemek zor miş.sesi kıs bari,öyle boş boş durma.
-"rengini merak ettiğin yerlerin resmini çizebilr misin?"çünkü ben çok merak ediyorum.her duyulan sesi kulağıma fısıldayan aracı cinlerin isimlerini mesela.ve sen çok konuşuyorsun.su içmek güzel bir şey,arada denemeni tavsiye ediyorum.
dur bir dakika.her şeyi bilmek istemiyorum.sadece merak etmek sanırım daha bi kayda değermiş.

"ya da sen"
"bana hiç bakma.."

May 4, 2009

"uzay atı boku fosili,keçi atı boku tuzağı."

bu cümleyi bakmadan bir kerede söyle.
hadi

tatlı hep tatlıydı.



önünde giden isimsizliği belli belirsiz adımlarla takip ederken,kokladı düşüncesiz özlemi.hatalı davrandığını farketmiş olsada çevresindeki bir kaç gülüşsüz insana çaktırmama kararı alıp yanlarına gitti ve konuşmaya karar verdi.
-"cimri bir bankacıymış meğerse."dedi ve karşısındakilerden cevap bekledi.o sırada pantalonunun önemli noktlarınından olan ön kısmının biraz ıslanmış olduğunu gördü ve tabureye oturup bacak bacak üstüne attı,biraz gerildi.
-"mor saat takan heriflerden ne beklersin ki?"diye karşılık verdi çok bilmiş biri ve onun oturduğunu görünce canı çekmiş olmalı ki bulunduğu yere hemencecik çöküverdi.
-"peki şimdi ne yapmayı planlıyorsun?".dedi uzun saçlı,kızımsı,tatlı çocuk.bu çocuğun gözleri maviydi ve geceleri daha iyi görürdü.kedileri sevmezdi.
biraz düşündükten sonra içinde bulunduğu kördüğüm alıntıları misali günlerini hiçe sayarak sadece uyumak istediğini anladı.uyumak ve biraz da gezinmek.daha fazlası değil.yapması gereken ve yapabilceği şeyler zaten sınırlıydı ve elinde olsada yapmayacağını biliyordu.etraftaki kalabalığın içindeki yalnızlığın anlamsız kıkırtılarını dinledi.sevicek kız kalmamıştı ve karavanı gaz kaçırmaktaydı.şekilsiz tırnaklarından kayan cinler ona gülüyordu ve bu onu çok sinir etmeye başlamıştı.bacak arasındaki ıslaklığı ikince kez farkedip,bu sefer şaşkınlığını yüzüne yansıttı ve
-"o da ne?"dedi tatlı olan çocuk.
-"bilemedim ben de bakıyorum sadece."dedi bizimki ve gerçekten de hiç bir fikri yoktu.işemiş olamazdı çünkü karavanının tuvaleti bozuk değildi.ağaç altına işemeyi sevsede daha biraz önce karavanına işediğini anımsadı.bir anda etraftaki renkli kalabalık bacak arasında odaklanıp ne olduğunu bulma bahanesiyle uzun bakışlara ve fısırdaşmalara başladı.bu onu baya baskı altında hissettirmiş,yerinden kalkıp ordan biraz da olsun uzaklaşmasına yetmişti bile.
-"sanki,sanki biraz renkli gibi."dedi uzun bi kız.baya dikkatli baktığını anlamayan kalmadığı için susmayı tercih etti.diğer insanların arkasına saklansa bile uzunluğundan dolayı herkes onun gözlerine bakabiliyor ve onu gitgide daha da utandırabiliyordu.kız utanmamıştı.sadece hoşuna gitmemişti.
yorgunluğun verdiği terleme duygusu,onun herhangi bir kızla sevişmek isteyipte sevişememesinde yaşattığı duyguyla eşdeğerdi.ve en uzak elma ağcının altına çöküp karşı taraftaki mandelin ağaçlarını izlemeye koyuldu.hava olması gerektiği gibi olmasada çok rahatsız edici değildi.şimdi sadece düşünceleri,bacak arasındaki gizlemli leke ve uykusu etrafında ağır danslar ediyordu.düşünmeye başladı.'bankacının cimri olması olayını fazla abartmış olmalıyım.bütün bankacılar cimri ve benim bu konu karşısında yapabileceklerim sınırlı.paraya ihtiyacım vardı,ama uyku bedava,demek ki param olmasa da olur muymuş?olurmuş.'daha düşünecekti ki karşıdan o tatlı çocuğun ona doğru koştuğunu farkedip gözlerini mandelin ağaçlarından çekip ona dikti.
-"hey,galiba paraya o kadarda ihtiyacın yok ha?"dedi tatlı şey.bizimki gülümsedi.
-"ben de senin düşündüğün gibi düşünüyordum.gel yanıma otur,baksana ağaçlar ne kadar da huzur verici ve uyku getirici değil mi?"dedi.tatlı şey şimdi daha da tatlıydı ve hemencecik yanına oturdu.biraz yakınlaştılar.ikiside erkekti ve bizimki tatlı değildi.sadece saçları uzundu ve yüzünün fazla önemi kalmıyordu.saçları ona yetiyordu.ama tatlı.baya tatlıydı.
-"paraya niye ihityacımız vardı?"dedi diğeri.bizimki biraz bekledi.bir neden aradığı belliydi.
-"bilemedim şimdi,hem nasıl olsa yok,olunca ne yapıcağımızı düşünürüz elbet."dedi.ve arkalarından esen yeşil kokulu rüzgar onları uykuya daha da kolay hazırladığı gibi ciğerlerini doğallıkla doldurup mutlu olmalarını sağladı.tatlı hala tatlıydı.

May 1, 2009

-

Dear friend of mine has
Broken his union
Broke from tradition
Broken his vision,
of the future
Alone, alone, alone;
Not alone at all.

Dear friend of mine is
Testing his body;
Tempting disaster
Testing Water,
With another's daughter
Alone, alone, alone;
Not alone at all.

Dear friend of mine my
Ear is bending
I'm not helping,
I'm not telling,
I'm not solving,
I'm not saying you're pretending
Alone, alone, alone;
Not alone at all.

Alone, alone, alone;
Not alone at all.

Dear friend of mine is
Helpless without helping
(Heal without scabs or scaring you
In Union fountain)
Alone, alone, alone;
Not alone at all.

Alone, alone, alone;
Not alone at all.

If you've got no kind words to say;
You should say nothing more at all.
If you've got no kind words to say;
You should say nothing more at all.
If you've got no kind words to say;
You should say nothing more at all.
If you've got no kind words to say;
You should say nothing more at all.

If you've got no kind words to say;
You should say nothing more at all.
If you've got no kind words to say;
You should say nothing more at all.
If you've got no kind words to say;
Don't carry the weight;
Let the weight carry you.
If you've got no kind words to say;
Don't carry the weight;
Let the weight carry you.

If you've got no kind words to say;
You should say nothing more at all.

(-the maccabees no kind words.)

i drink milk every day