November 20, 2009


elime aldım kağıdı.
sanıyorum ki bu senin yazındı.
gecenin kendisinden nefret ettiği saatlerde çıkmıştı karşıma.
okudum.
bir kıza yakışmıyacak bi hareketti yazılanlarda gizlenen şeyler.
kağıdın arkasını çevirdim,
üzerinde izlerin vardı.
kinin izleri,nefretin izleri,ve de çağresizlik izleri.
kağıdı masaya koydum.
sırıtarak bakıyordu yüzüme.
gülüyordu bana.
parmaklarının kokusu sinmişti yazılarına.
fikirlerinin anlamsızlığı.
bir daha okudum yazdıklarını.
hala gülüyordu bana.
geç kaldın diyordu.
güçlüydüm,attım onu köşeye
'dur bakalım'dedim.
'bana aşktan bahsetme'
seni yanımda hissetiriyodu bana kelimelerin.
dağınıklığı gözlerimi yoruyordu,
düzensizliği hiçliğimi yansıtıyordu.
'dur bakalım'dedim.
'bu gerçek sen olma'
fikrini gömmüştün içine,
asiliğinin netliği uzaktan belliydi.
gülüyordum.
konuşuyordu bir de,
senden daha da açıktı sözleri,
daha gerçekçi.
'dur bakalım'dedim.
'burda işin ne?'
gizlediğin o bütün sırların anlamsız kelimelerinden fışkırıyordu dışarıya,
anlamıştım seni.
tanıyordum şimdi.
artık sırıtamıyordu yüzüme,
tıpkı yakalanmış bir seri katil gibi kin dolu gözleri vardı kağıdın.
buğulu ve sinirli.
'dur bakalım'dedim.
ittim elimin tersiyle.
gece çoktan vazgeçmişti saklanmaktan.
bu sendin.
ap açık duruyordun karşımda.
çırılçıplak.
korkmaya başlamıştın-haklıydın.
'dur bakalım'dedim.
'yazılar yalan söylemez.'
giyin üstünü.
saat daha erken.
gece camdan bana bakıyordu,
utanmıştı senden.
manzarayı kapatıyordun.
acı çekiyordun ve yanılmamalıydın.
'dur bakalım'dedim.
benden bu kadar.
üzülen,sıkılan,direnen bişey var içimde.
hile yapıyordum.
kitabın arasına soktum seni.
gece ışıktan kaçmaya başlamıştı,ağlıyordu.
göz yaşlarını duydum.
güçlüydüm,aldım onu baştan elime
'dur bakalım'dedim.
'yanlış yerdesin.'
çıkardım attım onu dışarıya.
güneş geceyi yakalamıştı tam o sırada.
bu sefer ben sırıttım içeriden ona.
'sus bakalım'dedim.
'boşuna ağlama.'

i drink milk every day