June 19, 2009

işte böyle oldu


yüzük parmaklarına iz yapmıştı ve diğeri gün saymıştı.
koltuk yeterince büyük ve açık renk olmadığı için fazla rahat olmadığını ona bakışlarınla anlatmaya çalışsada çok başarılı olamamıştı.
arada bi geriye doğru gidip geliyordu.vücudu değil ama,aklı.artık hareketleri ritüelleşmişti ve karşı taraftaki ona daha soru sormadan cevabını veriyordu.
-"naptın sen?"dedi.
-"biliyorum,haklısın"
yorgunluk akan gözlerindeki bakışlar bazı duyguları çoktan kaybetmiş ve neyi görmek istersen onu gösteren bir hal almıştı.çocuk kararsızdı.
-"işte böyle oldu"
-"biliyorum,görüyorum."
kafa karıştırıcı bir kaç kelime oyunundan sonra artık şimdi bulunduğu oda hakkında konuşmaya başlamaları lazımdı,ama oda dediğim öyle basit bir oda değildi.sonuçta uzun süredir birbirinle konuşmayan insanlar o odaydı ve çokta alakasız bir ortamdı.
perdeyi biraz araladı.
-"boşuna vakit geçiriyorsun"dedi diğeri.
perdeden uzaklaşarak,küçük adımlarla koltuğa oturdu.
-"biliyorum,istiyorum"
üçüncü kişi çıkmıştı bir anda ortaya ve muhtemelen de seçimleri tipik erkek seçimi değildi.hareketleri bunun bu şekilde ilerlediğini çok bariz bir şekilde minik bir sırıtma gibi beynimize işlemişti.
o,fazla bilmezdi.ve arada gidip gelirdi.
-"fazla rahat değilsiniz"dedi üçüncü.
-"biliyoruz,mutluyuz"
kapıyı kapatmadan çıktı dışarı ve
-"az vakit var,geri gelicek"dedi diğeri.
-"biliyorum,hissediyorum"
diğeri perdeyi kapattı ve aklındaki geri gidişleri ortadan kaldırdı.ne de olsa o gün saymıştı ve diğerinin parmağında yüzük kalmamıştı.
üçüncü uzun bir süre geri gelmedi.
kapı hala açıktı.

i drink milk every day